"Tarihe şeref tâcı büyükler anılırken,
Yükselmede ruh, en derin âlemlere yerden..
Bin râyihanın feyzi sarar rûhu derinden,
Geçmiş gibi cennetteki gül bahçelerinden.."
Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi şikayet nedir bilmezdi. Şikayeti acz olarak niteler ve şikayetle şekaveti birbirlerine akraba olarak görürdü. Şaki olmayın evladım, derdi, Said olun!... Said olan insan sabûr olur. Sabûr insan hekim ve hakim olur. Hakim ve hekim insan, ahval ve şartlar ne olursa olsun kendisine ve etrafına hakim olur. Hakim insanda acz olmaz, acz olmayınca şikayet kalmaz. Şikayet şekavettir! Şekavetten hayır çıkmaz. Zevahirde her devrin bir eksiği aksağı olur. Hayatın tabiatında var bu. Bu dünya hatalar ve sevablar dünyası. Bu dünyada kusursuz küsursuz hayat olmaz. Günah işleyen de olacak sevap işleyen de... Siz sevabkâr olun, amma günahkara hor bakman! O da hayrihi ve şerrihi minallahi teala dairesinde yaşayan bir insan... Mahluka ta'n etmen! Doktorlar baktıkları hastaların hepsini iyileştirebilir mi? İyileştiremezler.
Hiç kimsenin kaderi başkalarının elinde değildir hepsi Allah'ın elinde mahfuz ve meknuzdur. Ama insan bazen içine düştüğü bunalımdan çıkmak için başkalarının yardımına ihtiyaç duyar. Böyle bir müesser kalbin sahibi insanın kaderin değiştirmiş intibaı verir. Bu şu demek oluyor; insanların en buhranlı ve bunalımı dönemlerinde bile bir çıkış yolu gösterecek aydınlık ruhların insana Ümit bahşettiği anlar hiç eksik olmaz.Karanlıkla aydınlık,gece ile gündüz, Nur ile zulmet hep beraber yürür ikiz kardeşler gibidir...
...Ömrü ve sıhhati, gençlik ve serveti ganimet bilin! Allah için harcayın! Ya bu deveyi güdeceğiz, ya bu deveyi güdeceğiz. Sahtekarlar, başka nere gideceğiz?