Hakikat Bilincinin Kaybı

Atasoy Müftüoğlu
Bilgi, düşünce, fikir, felsefe üretemediğimiz için hamaset/popülizm/miliyetçilik üretiyoruz.
Sayfa 78 - Mahya YayıncılıkKitabı okudu
İslam dünyası toplumları, kültürleri; kitleleri akılsızlaştıran, fikirsizleştiren, düşüncesizleştiren taklit ve tekrara dayalı bir geleneği "din" haline getirdikleri için, tarihsel-siyasal-felsefi bir farkındalığa sahip değiller.
Sayfa 163 - Mahya YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Varoluşsal Yoğunluklar
İslâm'ın sınırlarının, işlevlerinin seküler bilgi, seküler dünya görüşü tarafından belirlendiği bir toplumda hiç kimse, herhangi bir gerekçe icat ederek İslâm'ın özgür olduğu iddiasında bulunmaya çalışmamalıdır. Günümde İslâm ve Müslümanlar, emperyal/ideolojik iktidarın diliyle terörize ediliyor. Aziz İslâm, birkaç basit klişeye indirgeniyor, ırksal ve ideolojik klişelerle rencide ediliyor. Klişelere hapsedilmiş hiçbir şey, hiçbir toplum, hiçbir kültür, hiçbir din ve medeniyet kesinlikle doğru anlaşılamaz, doğru anlatılamaz.
Sayfa 35 - MahyaKitabı okudu
İslam dünyası toplumları, toplumlarımız, yenilenme iradesini kaybederek, zihinsel-düşünsel-bilimsel üretkenliğini dondurduğu, zihinsel-düşünsel-bilimsel atalet ve tıkanmayı bir sorun olarak görmediği günden bu yana, Farabi'den başka siyaset felsefecisi, İbni Haldun'dan başka tarih felsefecisi yetiştiremiyor, sömürgeleştirilebilir olma konumunu sürdürüyor.
Sayfa 75 - Mahya YayıncılıkKitabı okudu
Varoluşsal Yoğunluklar
İslâm dünyası toplumlarında en büyük algı-bilinç tahribatı, Anglosakson emperyalizmi tarafından İslâm'ın millileştirilmesi yoluyla gerçekleştirildi. Dünya düzeninin sekülerleştirilmesi, dinî inancın, düşüncenin, dünya görüşünün tayin edici rolünü kaybetmesine neden oldu. Dünya düzeninin sekülerleştirilmesi, ulusların ve ırkların tarihe girmesine neden oldu. Bu durum dinî duyarlılığı-tercihleri göreli hâle getirirken, devlete bağlılığı da sekülerleştirdi. Sözünü ettiğimiz büyük süreçlerle birlikte İslâm dünyası toplumlarında da, İslâmî bilincin yerini devlet bilinci aldı.
Sayfa 29 - MahyaKitabı okudu
Ölümcül Bağımlılıklar ve Basiret Tutulmaları
Tevhidi dünya görüşüne ve hayat tarzına dayalı inançlarımız/değerlerimiz/ilkelerimiz, bizim hiçbir şekilde vazgeçemeyeceğimiz organlarımız/uzuvlarımız gibidir. Aziz İslâm'ın sembolik/törensel/bireysel/manevî bir sisteme dönüştürülmüş olması, bizlerin, birer birer hayati organlarımızı/uzuvlarımızı kaybetmekte olduğumuzu gösterir. Pragmatik/göreli/faydacı bir dünya/hayat/toplum anlayışı bugün, bütün inanç ve ilkeleri, bütün kimlik ve kişilikleri vazgeçilebilir hâle getiriyor.
Sayfa 16 - MahyaKitabı okudu
Reklam
Ölümcül Bağımlılıklar ve Basiret Tutulmaları
Her alanda Batılı bir modelin kopya edilmesi, nihai bir yabancılaşma noktasında bulunduğumuza işaret eder. Seküler dünya görüşünün, eğitim tarzının tercih edilmesi, bugün de tarzın ısrarla sürdürülmesi, İslâm'ın ve Osmanlı mirasının bütünüyle çepere itilmesi anlamı taşır. Hangi toplum olursa olsun, bir toplumun kimliğinin, dünya görüşünün, eğitim tarzının, kültürünün, siyasal-kültürel kavram ve kurumlarının yabancılar, sömürgeciler, kolonyalistler tarafından inşa edilmesi kadar vahim bir durum tasavvur edilemez.
Sayfa 23 - MahyaKitabı okudu
Vahiy-akıl bütünlüğünün, inanç-bilgi bütünlüğünün bozulmasıyla birlikte İslam dünyası toplumları ve kültürleri içe ve geçmişe kapandılar. İçe ve geçmişe kapanmayla birlikte toplumlarımız kendi kendilerini sömürgeleştirmeye açık hale getirdi, gelecek üzerinde etkide bulunma iradesini kaybederek, Müslümanlar, her alanda sahip oldukları imkanların sınırlarını zorladılar, yapabilecekleri her ne varsa, bütün içtenlikleriyle, büyük bir samimiyetle büyük çabalar harcadılar.
Sayfa 178 - Mahya YayıncılıkKitabı okudu
Modern-seküler düşünce tarafından, Batı'nın zihin dünyası tarafından onaylanabilecek bir din ve siyaset algısı içerisine hapsedildiğimiz için, Batılı değer sistemini referans olarak alıyor, İslam'ı temel referans olarak alamıyoruz.
Sayfa 177 - Mahya YayıncılıkKitabı okudu
İslâm adına gösterilmeyen hassasiyetin, mezhepler söz konusu olduğunda en yüksek seviyede somutlaşması utanç verici bir İslâm dünyası tablosu ile karşı karşıya bulunduğumuzu gösterir..
Sayfa 193 - MahyaKitabı okudu
Reklam
Bugünün dünyasında tüm insanları, tüm insanlığı içermeyen, ırkçı ve ideolojik bir insanlık anlayışı belirleyici hâle gelmiştir. Böyle bir dünyada kimi halklar için, kimi toplumlar için, özellikle de, Müslüman toplumlar ve halklar için hiçbir ahlâk ve hukuk sistemi geçerli sayılmıyor, sayılmayabiliyor. Müslümanlar söz konusu olduğunda hukukun üstünlüğü ilkesi keyfi bir biçimde askıya alınıyor. Uluslararası hukuk nezdinde kimi halklar korunur, himaye edilirken, kimi halklar, örneğin, Afganistanlılar, Filistinliler, Iraklılar, Suriyeliler korunmaya değer görülmüyor. Küresel ekonomik sistem de, dünyayı sömürülecek bir nesne olarak görüyor. Bu durum küresel bir faşizmle karşı karşıya bulunduğumuzu gösterir.
Sayfa 43 - MahyaKitabı okudu
Sembolik Varoluş-Gerçek Varoluş
Günümüz dünyasında sekülerizmin ideolojik anlamda bir rakibi yok. Bütün ideolojiler ahlâkî içerikten yoksun. Bu nedenle de ideolojik rekabet farklı anlam ve değer sistemlerine saygı duymuyor. Ulus-devletlerin yapıları ve özellikleri sebebiyle, karşı karşıya bulundukları kültürel-entelektüel emperyalizme cevap vermeleri mümkün değil.
Trajik bir sessizlik trajik bir kayıtsızlık
İslâmî bilinç, bütün Müslümanlara, her durumda ahlâkî bir duruş, yaklaşım içerisinde hareket etme sorumluluğu yükler. Bu nedenledir ki, hiçbirimiz hiçbir şekilde tikel etnik biçimlere kapanamaz, bu biçimleri dokunulmaz kılamayız. Kendi milliyetçiliklerimizi meşru, diğerlerinin milliyetçiliklerini, mezhepçiliklerini gayrimeşru telakki ettiğimizde, evrensel ahlâkî duruşumuzu, yaklaşımımızı terk etmiş oluruz. Bir şekilde öteki saydığımız, öteki gibi algıladığımız 'farklı'nın duyarlılığı karşısında, duyarsızlığı seçmek yerine, bu duyarlılıkları anlamaya çalışmak, evrensel ahlâkî tavrın gereğini yerine getirmektir.
Sayfa 203 - MahyaKitabı okudu
Bütün Ufuklara Bakan Varoluşlar
Her yerde milliyetçiliklerin yükselişe geçtiği bir dönemde, küresel bir dünyada yaşadığımızı sanmak, dünyaya daha çok ekonomik bir perspektiften bakıyor olmamızla ilgili bir yanılsama olabilir. Bu dönemde Türk-Kürt-Sünni, Fars-Şii, Arap-Selefi-Vahhabi sayıları-nicelikleri çoğaltmak üzere, yanlı bağlılıklara dayalı popülist propagandacı dili kullanmak yerine, İslâmî nitelikleri, derinlikleri ve bilgelikleri etkili kılmak üzere, kuşatıcı bir bilinç dili kullanmaya dikkat etmemiz gerekir. Kuşatıcı büyük hareketler, büyük düşüncelerle başlar. Büyük düşünceler propagandacı klişelere ve demagojiye ihtiyaç duymazlar.
Sayfa 188 - MahyaKitabı okudu
Bugünün konusu olmaktan çıkarılmış , tarihin konusu haline getirilmiş bir din algısıyla bugünü dönüştürmek mümkün olamaz.
Sayfa 124Kitabı okudu
Resim