Hakikat Hareket ve İnşa

Şaban Ali Düzgün

Hakikat Hareket ve İnşa Gönderileri

Hakikat Hareket ve İnşa kitaplarını, Hakikat Hareket ve İnşa sözleri ve alıntılarını, Hakikat Hareket ve İnşa yazarlarını, Hakikat Hareket ve İnşa yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"İslam kendi kapalı evreninde devinen değil, dış dünyaya açılan ferdiyetini toplumsal alanda bir şahsiyete dönüştüren insanlar yaratmayı hedefler. Bu dışa dönüklük vurgusu, hem insan hem de bir bütün olarak tabiatı/dünyayı kapsar."
Sayfa 117Kitabı okudu
" Bir sistem ne kadar çok bireye sahipse o kadar çok değer üretme imkanına/potansiyeline sahiptir. O bütünü değerli ve kalıcı kılan bu özelliğidir. Bireylerin o bütüne ruh verme ve değer üretme inisiyatifleri kabul edilmezse bu niceliksel çoğunluk sadece bir tebaa kültürüyle hareket eden ve gönüllü kulluğu en temel tanımlayıcı özellikleri olarak üzerlerinde taşıyan bir güruh olmanın ötesine geçemezler."
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
"Dinin varlığını (asâletü'l vücûd), dejenere olmadan koruması sürekli bu kıyam haliyle mümkündür."
Sayfa 117Kitabı okudu
"Örf, marufa/ortak iyiye uygun olduğu sürece bir kaynak olarak görülebilir. Dinin amacı örfü marufa çevirmektir, onu bulduğu hal üzere muhafaza etmek değil. "
Sayfa 116Kitabı okudu
Ahlak
"İnsan doğasının 'doğru', 'iyi' ve 'estet' olanı buldurması ahlakın gereğidir ama bunlara yönlendirecek güçlü bir kaynağa ihtiyaç duyduğu da açıktır. Burada dine, peygambere ve bunlara kaynaklık eden ilahi kudrete neden gerek duyulduğunun cevabı bulunmaktadır. Neden? Bir düşünelim: Çok sağlam kanunların var olduğu bir toplumsal düzende, herkesin bu kanunlara uyması beklenir. Ama bu beklenti çoğu zaman boşa çıkar. Güçlü bir devlet iktidarının bu kanunlara uymayı sağlaması gibi, ilahi Kudret de 'doğru', 'iyi' ve 'estet' olanın herkesin yaşamında yer tutmasının kaynağı olarak iş görür. Hepimiz, düşen bir insanı kaldırman gerektiğini biliriz. Bu bilgi, bize doğamızın bildirdiği doğal/sezgisel bir bilgidir. Ama düşen bir insanı herkesin kaldırmadığını görürüz. Buradan çıkan sonuç şudur: Bir şeyin doğru olduğunu bilmek (bilgisel boyut) o doğruyu zorunlu olarak yaptırmamaktadır. Bir şeyin kötü olduğunu bilmek de o kötülükten zorunlu olarak uzak durmak gibi bir sonuç yaratmamaktadır. Doğru bildiğimizi yapmayı, yanlış bildiğimizden de uzak durmayı gerektiren bir kaynağa ihtiyaç burada ortaya çıkmaktadır. Bu da bilgi ile değil irade ile ilgili bir durumdur. Dinin bilgimize değil, irademize yöneldiği ve irade eğitimi yaparak, doğru bildiklerimizi yapmayı, yanlış olarak bildiklerimizden de uzak durmayı istediği açıktır. Bu da bizi yine ahlakla buluşturmaktadır."
"Yazarın sessiz kaldığı durumlarda bile onu dikkate almak zorunda hissederiz; çünkü yazar metne kendini sindirir yahut Orada hazır bulunduğunu hissettirir, böylece okuyucunun metne tahakküm etmesi imkansız hale gelir."
Reklam
20 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.