Oldest Halep Posts

You can find Oldest Halep books, oldest Halep quotes and quotes, oldest Halep authors, oldest Halep reviews and reviews on 1000Kitap.
Taş ve Zaman
Halep'e gitmek biraz da başka bir zamana gitmek, bir tür zaman yolculuğu vaadi taşıyordu içinde. Kuşkusuz görmediğim bütün şehirler için geçerli olabilirdi bu. Öyleyse daha açık söyleyeyim, Suriye'ye giderken dünyanın daha eski bir zamanına bakmaya gidiyordum sanki. Çocukluğumun İstanbulu'ndaki gibi bir zamana. Biz "modern insanlar"ın çoktan yitirdiğimiz bir şeyi bulacaktım orada.
Sayfa 17 - Can Yayınları
Taş ve Zaman
... zaman büyük gücünü nerden alıyordu? Ölüm korkusundan mı? Düşününce ölme garantisinden daha adil dağıtılmış ne vardı? Tamam, zamansız ölüm her kültürde yaralayıcıydı ama bence zamanın esas korkutucu yanı, dünyada bir iz bırakmadan geçip gidecek olmamızdı. Unutuluş korkusu. Öleceğini bilmekten çok unutulacağını bilmek, çoğu durumda buydu yıkan insanı.
Sayfa 23 - Can Yayınları
Reklam
Taş ve Zaman
Ölümsüzlük için bir avuntu arayışında taşa varıldı. Tarih oradan başladı. Yanan alnımızı taşta soğuttuk. Kentler taştan doğdu. Taşlaşmış biçimi zamanın, bir kent budur biraz da. Kentin katı hali. Devasa anıtlar bu yüzden dikilmedi mi? Piramitler bunun içinde, Orhun Abideleri ve Halep Kalesi... İnsan gidip bu anıtların karşısında durduğunda daha geniş bir zamanla bütünleşiyordu; alt kimlikler, yapay sınırlar siliniyor ve ortak tarihe eklemleniyordu. Yine de bütün bunlar zaman ve unutuştan kurtulmaya yetmiyordu. Bizatihi arkeolojinin kendisi bile, unutuşun korkunç boyutlarını gözler önüne sermiyor mu?
Sayfa 23 - Can Yayınları
Taş ve Zaman
Kuzey yönünden Halep'e girmiştik. O taş binaların güzelliğini size nasıl anlatsam. Palmiyelerin arasından görünen bakımlı balkonlarda şezlonglarına kurulmuş bir şeyler atıştıran, kitap ve gazete okuyan insanları... O ahşap panjurları ve göz alıcı demir korkulukları. Bütün binalar, şehrin söylencelere konu olan adlarından birinde de yer alan, Halep'e özgü kayşani taşından yapılmıştı. Kolay işlenen ve başlangıçta süt beyaz olan Kayşani, güneş gördükçe başkalaşıyor ve şimdi önümüzde uzanan şehirde olduğunca sarımsı bir renk alıyordu. Şatafattan uzak, sade bir mimarinin egemen olduğu, belli ki varsıl olan bu semtte, Hristiyan Araplar oturuyordu. Upuzun cadde, bütünüyle öyle etkileyiciydi ki, birçokları için olduğu gibi benim için de, o andan itibaren Halep'i taştan ayrı düşünmek imkânsızdı.
Sayfa 23 - Can Yayıncılık
Çarşıdan Labirent
O günün dünyasında (16. yy) ticaret dendi mi, akla Akdeniz geliyordu. Doğu ile Batı arasındaki bağlantı noktasıydı burası. Akdeniz'de bu bağlantıyı sağlayan iki büyük kent ve liman vardı. Biri, Kahire ve limanı İskenderiye, diğeri ise Halep ve limanı Trablusşam (daha sonra Trablusşam, yerini XVII. yüzyılın başında İskenderun'a bırakacaktı.).
Sayfa 54 - Can Yayınları
Çarşıdan Labirent
Halep'i öne çıkaran gelişme 1375'te yaşandı ve tarihçi Bruce Masters'ın yazdığı gibi, "Klikya Ermeni Krallığı'nın Memlûkler tarafından ele geçirilmesi ve bu krallığın liman kenti olan Ayas'ın tahrip edilmesi, Asya mallarını Akdeniz'e taşıyan tüccarların rotalarını Halep'e kaydırmalarına neden oldu.
Sayfa 54 - Can Yayınları
Reklam
Çarşıdan Labirent
Halep bir zamanlar kumaşlarıyla meşhur bir yerdi, İngilizler bütün yünlü dokumalarını, ipek işlerini burada yaptırıyorlardı. Oysa şimdi gerçekten Halep'te dokunmuş bir yünlü kumaş, bir ipek eşarp bulmak mucizelere bağlı.
Sayfa 63 - Can Yayınları
Küçük Bir Sığınak
Halep'te sur dışı yerleşimler daha Emeviler zamanında başlamış ve varoşlar kentin kuzeyine ve doğusuna doğru yayılmışlardı. Yayılmışlardı, lafın gelişi elbette, hemen hiçbir güvenliğin olmadığı o yıllarda, sur dışında kalmak mecburiyetten ve yoksulluktan başka bir şeyle açıklanamazdı. Bir bela ya da kıtlık olduğunda şehrin kapılarının kapatıldığı ve kapının önüne konanlarin her zaman işsiz ve yoksullar olduğu biliniyordu. Kent 1516 yılında Osmanlı hükümranlığı altına girdikten sonra güvenlik sorunu büyük ölçüde ortadan kalktı.
Sayfa 69 - Can Yayınları
Amma Uzun Yol Gittik!
Bütün o bir araya gelen sebzeler, etlerle birlikte pişirilen otlar, zeytinden çıkarılan yağ, soslar, pilavlar, tatlılar, dolmalar için ne uzun zaman ve emek gerekti. Tahin ile balığı, ekşi ile tatlıyı bir araya getirmek için ne büyük merak... Hepsi için ne çok karşılama, ne çok savaş, ne çok barış, ne çok şölen, hüzün, sevinç, yas ve dayanışma...
Sayfa 82 - Can Yayınları
50 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.