Halep Posts

You can find Halep books, Halep quotes and quotes, Halep authors, Halep reviews and reviews on 1000Kitap.
Tamam, zamansız ölüm her kültürde yaralayıcıydı ama bence zamanın esas korkutucu yanı, dünyada bir iz bırakmadan geçip gidecek olmamızdı. Unutuluş korkusu. Öleceğini bilmekten çok unutulacağını bilmek, çoğu durumda buydu yıkan insanı
Sayfa 23 - Can yayıneviKitabı okudu
Tamam, zamansız ölüm her kültürde yaralayıcıydı ama bence zamanın esas korkutucu yanı, dünyada bir iz bırakmadan geçip gidecek olmamızdı.
Reklam
176 syf.
·
Not rated
Serhat Öztürk'ün kaleme aldığı 2011 yılında yayımlanmış bir kitap Halep. Yazarı hiç tanımıyorum, daha önce bir kitabını da okumadım. Bu kitabı hakkında da tanıtım bülteninde "Taş ve zaman üzerine bir seyahatname" yazıyor. "Aradığımı buldum mu?" diye kendime sorduğumda yanıtım; "biraz evet, biraz hayır!" Biraz evet,
Halep
HalepSerhat Öztürk · Can Yayınları · 201120 okunma
Halep'in Merkezine Seyahat
Farklı ırklardan gelme unsurların, yoksulluk ortak paydasında buluştukları yerdi kentin doğusu: göçebe Araplar, Türkmenler, Kürtler, Tatarlar,Ermeniler, Çingeneler... Bu insanlar, adına havş denen, yoksullara özgü "sosyal mesken"lerde yaşıyorlardı. Havş, ortak bir avlunun etrafında toplanmış 30-40 haneden oluşuyordu. İçinde mutfak ve tuvaleti olmayan, iki ya da üç gözden oluşmuş evlerdi bunlar. Herkese ait olan avlu kuyularla doluydu. Yine Raymond'a göre bu toplu konut tipi, kırsal yerleşimin kente uyarlaması idi. Havs'ta oturmayanlar, derme çatma kulübelerde, çadırlarda ve barakalarda kalıyorlardı.
Sayfa 165 - Can Yayınları
Halep'in Merkezine Seyahat
1260'ta Moğollar geldi. Hulagu, ele geçmez denilen kaleyi aynı yıl içinde iki kere yerle yeksan etti. 1400'de bu kez Timurlenk yağmaladı Halep'i. "Mende sığar iki cihan, men bu cihana sığmazam," diyen Hurufi şair Nesimi, 1417 yılında derisi yüzülerek burada öldürüldü. "Mistiklere göre yok olmanın son aşamasında irade ve istek durur," diye yazmıştı Mazhar Şevket İpşiroğlu: Dünya bir kayıtsızlık içinde batar. Dünyayı yenme çabası ölümlü bir varlığın erisebileceği son sınıra dayanır. Bu aşamada Tanrı âşığı, maddeden sıyrılmış olmanın yüksej bilincine varır. Artık o salt ruh olmuştur. Bu duruma mistikler "ışık olma" diyorlar. Bu inanca uygun bir biçimde, Nesimi'nin öldükten sonra, aynı anda şehrin bütün kapılarında görüldüğü ve hepsinden birden çıkıp gittiği rivayet edildi.
Sayfa 159 - Can Yayınları
Halep'in Merkezine Seyahat
Halihazırda Halep'te satılan ve kent tarihiyle ilgili tek İngilizce kaynak olan Vestiges of Aleppo kitabının yazarı Raşid Mübeyyed, Arap dünyasında kent adlarının ortaya çıkışını dört başlık altında topluyor: coğrafi, dini, askeri ve şahsi. Halep örneği, bunlardan hiçbirine uymuyor. Mübeyyed de birçokları gibi kentin adının Arapçada süt sağmak anlamına gelen halab fiilinden türetildiğine inanıyor. Çünkü İbrahim, burada koyunlarını sağmıştı. Öncesinde kentin adı Armanum'du. Akad kralı Naramsin tarafından fethedilmişti.
Sayfa 155 - Can Yayınları
Reklam
Garbiyatçılık
Sıfırdan bir millet oluştururken yapılmasi gereken işler vardı. Acil dosyasında yer alan bölüm başlıklarından birini Araplar oluşturuyordu. Osmanlı'nın bir türlü beceremediği nihayet yapılacak ve Araplarla bütün köprüler atılacaktı. Kıyafet ve Dil Devrimi, Güneş Dil Teorisi, alaturkanın radyoda yasaklanması, teksesli müziğe hizmet ettiği için köylerden saz toplatılması, sanki sözlerini değiştirince müziğin ruhu da değişirmiş gibi türkülerin devşirilmesi (Sarı Gelin); hep geçmişten arınma arzusuyla bağlantılıydı.
Sayfa 141 - Can Yayınları
Garbiyatçılık
Batı ile Doğu'nun başlangıçtan beri birbirinin zıddı şeylerden beslendikleri çok söylenmiştir. Örneğin Batü'da ölümün rengi siyahtır, Doğu'da beyaz. Siyah renk Doğu'da, verimli toprağın ve yağmur yüklü bulutların rengidir. Batı, güne bağlıdır; Doğu geceyi yüceltir. Bir de Doğu'nun, Batı'nın bastırılmış bilinçaltını yansıttığı, bu yüzden Batı'yı korkuttuğu iddia edilmiştir. Şüphesiz başka şeyler de söylenebilir ancak ben merak ettiğim, yaşadığımız ülkenin, yani Türkiye'nin bu denklem içinde nerede durduğu? Soruyu daha açık soralım: Biz nereye aitiz? Tanzimat'tan bu yana -bir devlet politikası olarak- Batı'da konumlamaya çalıştık üst kimliğimizi. Cumhuriyet'le birlikte bu bir histeriye dönüştü, tamam. Öte yandan Batılılaşma, baştan bu yana hep bir çikar ilişkisi olarak algılandı bu coğrafyada. Diyeceğim, Batı'nın maddi uygarlığını alıp manevi tarafını almamak meselesi, Erbakan'a ait bir komiklik değildi. Bütün bunlar Araplarla olan ilişkilerimize de esaslı biçimde yansıdı. Bir gün gerçekten kendimize ayna tutmaya niyetlenirsek bunu rahatlıkla Araplarla ilgili söylemlerimiz üzerinden de yapabiliriz. Uzun meseleler elbette, ama kestirmeden giderek şunu söyleyeceğim, Araplar bizim unutmak istediğimiz, (en İslami referanslı görünenlerimizin bile, bir iki zafer ve birkaç padişah ismi dışında yok saymak istediğimiz ya da bilmediğimiz) bir geçmişin simgesine dönüştüler.
Sayfa 140 - Can Yayınları
Garbiyatçılık
"... Haber filmlerinde, haber fotoğraflarında Arap, kalabalıklar halinde gösterilir hep. Hiçbir bireysellik, hiçbir kişisel özellik ya da deneyim yoktur bunlarda. Resimlerin büyük kısmı kitlesel öfkeyi, sefaleti ya da akıldışı (dolayısıyla umutsuzca ayrıksı) jestleri gösterir. Tüm bu imgelerin ardında saklı olan şey; cihat tehdididir. Sonuç: Müslümanların (ya da Arapların) dünyayı ele geçirecekleri korkusu." Alıntı, Şarkiyatçılığı tartışmaya açan Edward Said'den.
Sayfa 139 - Can Yayınları
Garbiyatçılık
XIX. yüzyılın ortalarında Fransa'da, "çevrelerindeki dünyadan kaçanlar" için oryantalist deyişi kullanılıyordu. Özellikle ressamlar söz konusu olduğunda, klasik çizgide duranlar için Batı'da denizin bitmiş olduğu aşikârdı. Oysa Doğu, klasik çizgilerini sanki hiçbir şey değişmemişçesine sürdürebilecekleri bir dekor oluşturuyor, zamanın donduğu yanılsaması yaratıyordu. Oryantalist ressamlar için Şark, bakışmlı aynalar gibiydi. Sıfırı tüketmiş olan Lewis'in on yıllık Doğu serüveni sonrasında, İngiltere'de bir ilaha dönüşmesi bundandı. Sadece Lewis de değil. David Roberts, Edward Lear, Goodall için de geçerliydi aynı şey.
Sayfa 138 - Can Yayınları
50 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.