Çünkü kadın annedir, çocuk yetiştirir, onu eğitir, ona millî bilinci ve kültürü veren ilk kişi de odur, o olmalıdır. Bu bakımdan kadın toplumun temelidir, dünyaya hükmedebilirliği bu yüzdendir.
"Beşiği sallayan el dünyaya hükmeder." şeklinde olam Halide Edip kadını, üstlenebileceği bütün sosyal statülere rağmen, çocuğu ve ailesiyle bir bütün olarak görmekte, dolayısıyla ona toplumun temeli olarak bakmaktadır.
Halide Edip için esas olan hayattır. Romanlarını gözleme dayalı olarak yazmakta ancak bu gözlemleri olduğu gibi romanlaştırmak yerine hayal ile genişletmektedir. Onun romanlarında hayal ile hakikat bir aradadır. Otobiyografik metodun yazarın özgürlüğünü kısıtlayacağını düşünmekte, eserlerinde kendisinden bir şeyler bulunmakla birlikte hiçbir roman kahramanının tam anlamıyla kendisi olmadığını ifade etmektedir.
"Doğmadan önce ve ölümden sonra iki sonsuz bilinmeyen arasında" insanın bilinçaltında daimi bir rahatsızlık duyduğunu ve sanatın her şeklinin bu huzursuzluktan kurtulma çabası olduğunu düşünen Halide Edip, adı ne olursa olsun roman türünün daima yaşayacağına inanmaktadır.