Halk bilgisi bir doğumdur; bizleri yaşama sevinciyle ağlatan. Beşikteki bebeğe ninnidir; annelerimizin ümit ve beklentileriyle süslenen. Bir türküdür; Türk'ün aşk ve tutkusunu, keder ve coşkusunu dile getiren. Kafdağı'nın ötesinde yaşanmış olayları anlatan bir masaldır; Keloğlan'ı Peri Kızı'yla mutluluğa eriştiren. Bir düğündür; aşıkların hayallerini gerçeğe dönüştüren.
Halk bilgisi bir yağmur duasıdır; çatlamış toprağu suya kandıran. Bir sohbettir, muhabbettir; kırk yıl hatırı sayılan bir fincan Türk kahvesi içmiş gibi, tadı damaklarda kalan. Nasreddin Hoca'dan bir fıkradır; hüzünlü bir anımızda bile bizi güldüren, güldürürken, düşündüren.
Halk bilgisi bir halı veya kilimdir; her ilmeği, bir ressam fırçası gibi, bitmeyecek zannedilen resmi bütünleyen. Bir oyundur; bir kahraman edasıyla, bir kekliğin avcının önünde sekmesi gibi, oynanan. Hem şiir, hem nağmedir; ikisi birlikte dillerde türküye dönüşen, dilimizden bir sazın teline ulaşan. Bir ağıttır; sevdiğimizi kaybetmenin hüznüyle bizi ağlatan. Bir ırmaktır, atalarımızla birlikte akmaya başlayan ve hala coşkun akan.
Halk; bu bilgiyi üretip, geliştiren ve zenginleştiren, bu bilgiyle anlatıp dinleyen ve bu bilgiyle çalıp oynayan, bu bilgiyle dokuyup kullanandır.
Halk bilimi; bu bilgiyi ve bu bilgiyle üretilenleri derleyip toplama, bir çalışma alanı haline getirip, bilmsel olarak araştırma ve incelemedir.
Derleme, halkın sahip olduğu bilgi ırmağına, halk bilimi kuram ve yöntemleriyle girip, bilimsel susuzluğu kandırmak için, bir testi su ile eve dönmektedir.
(Arka Kapak)