İslâmın uygarlık projesi olduğunu kavrayıp onun gereğini yerine getirmeyen hiçbir formül hiçbir reçete Müslüman ülkeler için şifa olamayacaktır. Sorun siyasi değil, İslâm'ın ne olduğunu anlama ve uygulama, yani ahlâk, kalite medeniyet meselesidir Zira İslâm siyasallaştıkça daha da dibe vurmaktadır. Bunu artık başta siyasiler, ilahiyatçılar ve
Bilhassa Osmanlı cami, medrese, köprü, türbe, su kemeri gibi binaların duvarlarında karşılaştığımız zarif kuş evleri de hem estetik hem de kalp inceliğinin nefis numuneleridir.
Kur'an'a baktığımızda ilahlık iddiasına girip insanların kendisine tapmasını bekleyen kimselerin, her zaman için kibri ve hırsı aklını aşmış idarecilerin ya da haham, rahip gibi din adamlarının arasından çıktığını görürüz.
Maturidiliğin; sanat, estetik ve sevgi yönü göz ardı edilen salt bir akılcılık şeklinde anlaşılıp takdim edilmesi, onun meselelerin çözümünde fazla mekanik, kısır ve sevimsiz kalmasına sebep olacaktır.
Osmanlılarda bir yerleşim yerinin köy statüsünden kasaba statüsüne yükselebilmesi için orada bulunması şart olan binalardan biri de hamamdır dersek, temizliğe ne derece önem verildiğini bir kere daha gözler önüne sermiş oluruz.