Hanımların Gözüyle Bediüzzaman

Nuriye Çeleğen

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman Sözleri ve Alıntıları

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman sözleri ve alıntılarını, Hanımların Gözüyle Bediüzzaman kitap alıntılarını, Hanımların Gözüyle Bediüzzaman en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'ye rahat vermediler. O zamanlar Bediüzzaman'la görüşen; Kur'an, Risale okuyan, hapse girerdi. Yasaklar devriydi. Sık sık arama olurdu. Jandarmalar gelmişti. En mahrem yerlere kadar aradılar." "Ne arıyorlardı?" "Risale. Hiçbir şey bulamadılar. Babamı alıp götürdüler. Tekrar serbest bıraktılar. Yine bir gün jandarmalar evi arıyorlardı. Üstad'ın babamda bir şeceresi vardı. Üstad vermişti."
"Siz yanına gittiniz mi?" "Şimdi Allah var, yanına gitmedim. Utangaç bir şeydim. Uzaktan bakardım. Şimdi 'Gittim.' desem günah olur! Gelinimiz falan geldiler." "Gelininiz, elini öpmüş mü?" "Yok. 'Elini vermiyor.' dediler. Bizim geline, 'Kızım, kaç çocuğun öldü?' demiş. O da 'Şöyle, böyle.' demiş." "Kaç çocuğu ölmüştü?" "Çok ölmüştü, çok!" "Kendisi demeden
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleri mi soruyor?" "He, he... "Kızım, ağlamazsan çok güzel; ağlarsan iyi değil, yandın!' diyor. O da 'Ağlamadım.' demiş. 'Ağlama, kızım... O çocukların Cennet'te sana altın bardaklarla su verecekler.' demiş."
Reklam
Ne garip, değil mi? Hatice Yıldız'ın evi "Nur Risaleleri var" diye arandı. Halbuki onun beyi,
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'yi takip eden bir polisti!
Ayşe Apa,
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'nin camide kalış hikâyesini de şöyle anlatıyor: "Babalarımız duymuş ki Kosturma'da esir Müslümanlar var. Hemen gidip onları kefaletle evlerine misafir almışlar. Pek çok Müslüman'ı evlerinde misafir etmişler. Bediüzzaman evde kalmadığı için onu camide misafir etmişler." Bediüzzaman'ın bu misafirliği iki yıla yakın sürmüş. Üç yıla yakın olan esaretin iki yılını Tatarların bu camisinde geçirmiş.
Hâlid-i Bağdâdî
Hâlid-i Bağdâdî
'in cübbesinin Bediüzzaman'a nasıl intikal ettiğini soruyoruz. Necati Mülâzımoğlu anlatıyor: "Bu cübbe bize dedelerimizden Küçük Aşık namında birisinden intikal etti. Küçük Aşık, 20 yıl Mevlâna Halid'in hizmetinde bulunuyor. Daha sonra anne babasının çok perişan bir vaziyette Küçük Âşık'ı aradıklarını gören Mevlâna Halid, bu cübbeyi vererek onu memleketine yolluyor. Daha sonra bu cübbe, dedemden anneme geçiyor. Dedem, anneme, bu cübbenin sahibi olduğunu, ona verileceğini, kaybetmemeleri gerektiğini söylüyor. Bunun çok büyük bir sahibi var; ona verilecek.' diyor. Daha sonra Afyon'u Yunanlılar işgal ediyor. Annemler kaçmak zorunda kalıyorlar. Yanlarına çok zarurî ihtiyaçlarını alıp kaçarken cübbeyi unutuyorlar. O anda cübbenin bulunduğu duvar öyle sallanıyor ki duvarın toprakları dökülüyor. Cübbe de bohçasıyla yere düşüyor. Bu cübbe yanlarında olduğu müddetçe hiçbir sıkıntıyla karşılaşmıyorlar. "
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleriyle Emirdağ'da olduğu senelerde tanışıyorduk. Ondan sonra babam Kastamonu'ya hapishane müdürü olarak geldi. İşte, o zaman annem, cübbeyi götürüp 'Asıl sahibi budur.' diyerek verdi. O cübbenin verilişinde ben de vardım. Bediüzzaman'ın elini öpmek şerefine de nail oldum." Evet, Mevlâna Halid'den gelen cübbe, sahibine verilmişti. Dedeleri Küçük Aşık'ın çilelerine karşılık onlar aradıklarını kolaylıkla bulmuşlardı.
Rusya'da şu an hanımlardan, belki de erkeklerden de
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
yi görmüş olup da hayatta olan tek kişi, Ayşe Apa. Fakat Rusya'da öyle hanımlar tanıdık ki o hanımlar Bediüzzaman'ı görmemişler, ama Bediüzzaman'ın fikirlerini hayatlarına öyle geçirmişler ki onlardan bahsetmemek mümkün değil! Bu hanımların hepsi, Bediüzzaman'ın eserleriyle İslâm'ı tanımışlar.
Reklam
Sürgünler, takipler, tahkikatlar... Ortada, saklanmak istenen bir gerçek vardı: Nurlar... Lâkin göz kapatmakla gece olur muydu? Güneş, hiç balçıkla sıvanır mıydı? İşte, buna en güzel misal Hatice Yıldız Anne idi. Çünkü onun beyi,
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'nin nurunu söndürmek isteyen bir vazifeli iken o, onun nurunu gizliden gizliye yayan bir fedaiydi.
"Bize
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'yi anlat." dediğimizde coşan bir hatip gibiydi! "Onu nasıl anlatayım? Onu anlamak için kitaplarını okuyun." diyordu.
Arabanın kapısının açıldığını görünce koşarak elini öpmeye gittim. Cübbesinin kolları genişti ve ellerinin üstünü örtüyordu. Cübbesinden öptüm. Bana dua etti. Duasında ne söylediğini anlayamadım."Öylece dalmış, sevgi ve muhabbet dolu bir hayretle kendimden geçmiş bir vaziyette
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'ye bakıyordum. Bir de baktım ki teneffüs bitmiş, içeri girme zili çalmıştı. Hızla koşarak içeri doğru gidiyordum. Bu arada kapıda hocamızla karşılaşıp çarpıştık. Öğretmenim, kolumdan tutarak, nereden geldiğimi sordu. Aynı zamanda ben çok da çalışkandım. Öğretmen beni çok severdi. Ama zıt görüşleri olan birisiydi. Bediüzzaman'ın elini öptüğümü söyledim. Bana bir tokat attı. 'Hâlâ o ... arkasından mı gidiyorsunuz?' dedi." "Böyle bir davranış o zaman küçük ruhunuzda ne gibi bir tesir yaptı? Bediüzzaman sevgisini azalttı mı?" "Hayır. Bilâkis ziyadeleştirdi. Zaten aileden gelme, Bediüzzaman'a karşı bir muhabbet vardı. Sadece o hocaya karşı nefret duygusu verdi, o kadar..."
Ayşe Apa, bu farklı insanı (
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
)küçük dünyasında hafızasına kaydetmiş. Yıllar sonra bile pek çok resim kendisine gösterildiğinde camide gördüğü zatı tanımış, şahitliğini de doğrulamış. Küçük Ayşe'nin o pencereden hafızasında kayıtlı resim şu: "Camide sobasını kendisi yakardı. Sarığını sarar, ezan okurdu."
Reklam
"O zaman bir heyecan dalgası vardı.
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'ye büyük sevgi duyuluyordu. Annem, okuma yazma bilmezdi. Ben risaleleri ezberler, anneme okurdum. Risaleler bana çok tesir ederdi. O günden sonra risaleleri her gün okuyor ve çok istifade ediyorum. Çocuklanma da şuurlu, imanlı, dinlerine bağlı yetişmeleri için Nur'ların hakikatleriyle yetiştiriyorum."
Abdülmecit Efendi'nin (Nursi/Ünlükul) ne derece sarsıldığı, şu şiirinde açıkça hissedilmekte.(
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
) Ey mezarcı!.. O makamda bize de kaz, bir mezar... Olalım, nazik; Said'in komşusu leyl û nehar. Ey mezarcı!.. Göm, bizi de şu Said'in kabrine... Firkatin dayanamaz, nurcu olanlar kahrine.... Dar-ı dünyada Said'i bizden ettinse cüda, Dar-ı ahirde beraberce hasret, ey Hüda!.. Dünkü hal oldu, hayal; geçti, visal; geldi, zeval... Bizleri üstadımızla haşret, ya Zülcelal!
Zümera: Altmış yaşında. Gazeteci. Risale'yi tanıyınca örtünmüş Zaten bu hanımların hepsinin
Risale-i Nur
Risale-i Nur
karda ortak bir noktaları var. Risale hayatlarına girdiği anda örtünüyorlar ve namaza başlıyorlar. Risale'yi Türkçesinden okuyor. Bilmediği bir dili okuyor ve anlıyor! Anlama konusunda da şöyle diyor "Bunları benim kalbim anlıyor."
Saide Nur: Ressam. Risale'yi tanıdıktan sonra resim yapmayı bırakıyor. Resim yapmasının, ruhundaki arayıştan kaynaklan dığını söylüyor. Risale'yi tanıyınca ruhundaki arayış son bulup tatmine ulaşıyor. "Risale ilham verdi." diyor. Artık ilhamları ruh dünyasına resimden değil, Risale'den geliyor. İlk olarak "
Yirmi Üçüncü Söz
Yirmi Üçüncü Söz
okuyor ve çok ağlıyor. "Risale'yi okuyunca
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'nin Kur'an'ı çok iyi kav rayan bir âlim olduğunu anladım." diyor. Onu çok sevdiği ni söylerken adının da benzediğini ifade edip Risale'yi tanıdıktan sonra ismine bir de nuru ilave ederek benzerliği daha da artırıyor.
Emirdağ, "Onun talebelerinden zarar gelmez..."
"Buralıyım." dedi. Yaşı 60'ın üzerindeydi. Buralı olduğuna göre
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerini görmüş olacağını düşünerek, "Zamanında bu çeşmeden büyük bir zat abdest alır, namaz kılarmış; gördünüz mü?" diye sordum. Başını "evet" manasında salladı. Belli ki istibdat devrinin korku izleri silinmemişti. Koluna girip
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.