Hanımların Gözüyle Bediüzzaman

Nuriye Çeleğen

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman Quotes

You can find Hanımların Gözüyle Bediüzzaman quotes, Hanımların Gözüyle Bediüzzaman book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
"O zaman bir heyecan dalgası vardı.
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'ye büyük sevgi duyuluyordu. Annem, okuma yazma bilmezdi. Ben risaleleri ezberler, anneme okurdum. Risaleler bana çok tesir ederdi. O günden sonra risaleleri her gün okuyor ve çok istifade ediyorum. Çocuklanma da şuurlu, imanlı, dinlerine bağlı yetişmeleri için Nur'ların hakikatleriyle yetiştiriyorum."
Ayşe Apa, bu farklı insanı (
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
)küçük dünyasında hafızasına kaydetmiş. Yıllar sonra bile pek çok resim kendisine gösterildiğinde camide gördüğü zatı tanımış, şahitliğini de doğrulamış. Küçük Ayşe'nin o pencereden hafızasında kayıtlı resim şu: "Camide sobasını kendisi yakardı. Sarığını sarar, ezan okurdu."
Reklam
Saide Nur: Ressam. Risale'yi tanıdıktan sonra resim yapmayı bırakıyor. Resim yapmasının, ruhundaki arayıştan kaynaklan dığını söylüyor. Risale'yi tanıyınca ruhundaki arayış son bulup tatmine ulaşıyor. "Risale ilham verdi." diyor. Artık ilhamları ruh dünyasına resimden değil, Risale'den geliyor. İlk olarak "
Yirmi Üçüncü Söz
Yirmi Üçüncü Söz
okuyor ve çok ağlıyor. "Risale'yi okuyunca
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'nin Kur'an'ı çok iyi kav rayan bir âlim olduğunu anladım." diyor. Onu çok sevdiği ni söylerken adının da benzediğini ifade edip Risale'yi tanıdıktan sonra ismine bir de nuru ilave ederek benzerliği daha da artırıyor.
"Bize
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'yi anlat." dediğimizde coşan bir hatip gibiydi! "Onu nasıl anlatayım? Onu anlamak için kitaplarını okuyun." diyordu.
Zümera: Altmış yaşında. Gazeteci. Risale'yi tanıyınca örtünmüş Zaten bu hanımların hepsinin
Risale-i Nur
Risale-i Nur
karda ortak bir noktaları var. Risale hayatlarına girdiği anda örtünüyorlar ve namaza başlıyorlar. Risale'yi Türkçesinden okuyor. Bilmediği bir dili okuyor ve anlıyor! Anlama konusunda da şöyle diyor "Bunları benim kalbim anlıyor."
O devrin keyfi idaresinde Bediüzzaman Hazretlerine yapılan enva-i zulmün çoğu, devrin idarecileri tarafından tezgâhlanıyordu. Üstad, "Yirmi İkinci Lem'a"da kendisini müdafaa etmesi gereken merciyi "Isparta vilayetinin hükümetidir ve şu vilayetin milletidir." diye gösterirken, o devrin belediye başkanı, bir hak talebine haksız bir şekilde "sükûtla cevap veriyordu. Oysa ki bu şekvalara sükût edenler, bir gün gelip tarih önünde suçlu olacaklarını biliyorlar mıydı? Millet huzurunda hesap vermeseler bile mahkeme-i kübrayı düşünüyorlar mıydı? Bunların sükûtu nereden kaynaklanıyordu? Evet, bu sükût, zulmü sessiz alkışlamaktan, koltuğu ve makamı garantiye almaktan, yukarıya boyun eğmekten ileri geliyordu!
Reklam
Meryem Nine Seksen bir yaşında. İki yıl olmuş, Risale'yi tanıyalı. Risale okunurken dikkat kesiliyor, sanki... Hem de başka dilden bir kitabı bu derece huşu ile dinliyor. Meryem Nine'ye soruyoruz, Risale'de ne bulduğunu... Yere yatar gibi eğiliyor, elini kalbine götürüp cevap veriyor. "Dalıyorum, ona..." derken cismiyle de o dalışı gösteriyor, sanki... Anlatmaya başlıyor, Meryem Nine: "Benim ninem vardı; 103 yaşına kadar yaşadı. O her zaman şunu söylerdi: "Buraya bazı insanlar gelecek. Onlar Peygamber'in sünnetine uyacak, iyi ibadet yapacak. Onlar bize kurtuluşu getirecek.'c"Ninem hep onların gelmesini bekledi! Ben, ninemin ha ber verip, bekleyip durduğu kişilerin
Risale-i Nur
Risale-i Nur
olduğunu görüyorum."
Üstad
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleri, Isparta için "Taşıyla, toprağıyla benim vatanım." derken güzel bir gerçeği de ifade etmiş. Isparta'nın kazaları, köyleri bile Risale-i Nur'la nurlanmış. Gül suyuyla abdest alan erenleri, Nur'la da hakikat dersini almışlar.
"Bize
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'yi anlat." dediğimizde coşan bir hatip gibiydi! "Onu nasıl anlatayım? Onu anlamak için kitaplarını okuyun." diyordu.
Ayşe Apa,
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
bu mahalledeki camide kalırken caminin penceresinden ona bakan ve ara sıra yemek götüren birisi. O zaman 10-12 yaşlarındaymış. Şimdi 99 yaşında olduğunu söylüyor. Yetmiş beş yaşlarında bir görün tüye sahip ve hafızası çok yerinde! İstanbul'dan geldiğimizi söylediğimizde kuşlar gibi şakıyor. Çocuklar gibi sevinip "Mustafa (Sungur) nasıl, Mustafa nasıl?" diye soruyor. "Ona sağlık diliyorum; Allah nasip etti, görüştük." diyor. Hemen, Sungur Ağabey'in hediye ettiği tespihati gösteriyor.
56 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.