Bizimle aynı fikirde olmayan insanları -üstü örtülü biçimde de olsa- aptal veya kötü niyetli diye damgalamak ortak bir karara varmayı son derece zorlaştırır.
İnançlarımız yapışkandır, inatçıdır. Bir kez dünyayı bir şekilde gördük mü, ona başka bir açıdan bakmak için ciddi bir hayret -ve içten gelen bir istek- gerekir. Çoğumuz kolay olanı seçer ve o güne kadar neye inanıyorsak ona inanmaya devam ederiz.
Örneğin yargıçlar günün erken saatlerinde ve yemek araları sonrasında verdikleri hükümlerde, yemek öncesine göre daha hoşgörülü olurlar; yani adaletin gözü kör olmaktan çok, karnı açtır.