Hars ve Medeniyet

Ziya Gökalp

Hars ve Medeniyet Sözleri ve Alıntıları

Hars ve Medeniyet sözleri ve alıntılarını, Hars ve Medeniyet kitap alıntılarını, Hars ve Medeniyet en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Biz Türkler, çağımız medeniyetinin akıl ve bilimiyle donanmış olduğumuz halde, bir "Türk-İslam kültürü" yaratmaya çalışmalıyız.
Bir milletin güzellik, ahlak, felsefe ile ilgili zevkleri kendine özgüdür. Bunları asla dışarıdan alamaz.
Reklam
İnsan toplumlarının bütün fertlerini birbirine bağlayan, yani kişiler arasındaki uyumu sağlayan kurumlar"hars(kültür) kurumları "dır. Bu kurumların tamamı o cemiyetin "hars"ını oluştur.
MEDENÎ UYANIŞ, HARSI (KÜLTÜREL) UYANIŞ H e r milletin hayatında medeniyet ve hars diye iki unsur vardır. Milletlerin karşılaştırmalı tarihi bize gösteri- yor ki, bu iki unsur arasındaki münasebetleri gözler önü­ ne serecek bazı kanunlar bulunmaktadır. Önce: Bir mil- lette hars bulunuyorsa, kültürel bir akım, kültürel bir sı­ caklık varsa, onun sonucu olarak medeniyet de gelişmeye başlar. Yani medeniyet, harsdan sonra olabiliyor. Meselâ: İs- lâmiyet başlangıçta dinî bir coşku, bir İlahî heyecan ola- rak doğmuş, yeni bir hars şeklinde bulunmuş olduğu hal- de, sonra görüyoruz ki bir medeniyet meydana getirmiştir. Dinin verdiği yüksek heyecanla, dinin niteliğini inceleme- ye koyuldular. Yani önce tıp ilmi, matematik doğdu. Abba- sîler döneminde görüyoruz ki Yunan ilimlerine baş vurul- du. Eğer İslâmiyet ortaya çıkmasaydı, batı medeniyeti meydana gelemezdi. Bunun sebebi de çok açıktır: Çünkü insanlar özde tembeldir. Nefsinin zevklerine kapılmıştır. İnsanların hayatlarını bilimsel incelemelere ayırmaya ve çalışmaya vermeleri için hırslı bir inanç ve mefkûre lâzım- dır. Bir insanın kalbinde aşk ve yüksek heyecan bulun- mazsa, hayatını zorluklara göğüs germeye terk etmez. Tembellikten vaz geçemez. Rahat yaşamak ister.
HARS İLE MEDENİYET İN İLİŞKİSİ Hars, cemiyetlerin özdeki gelişmelerinden, medeni- yet ise çeşitli harsların birleşmesinden meydana gelir. İlk cemiyetler, birbirleriyle ilişkiye girmekten çekinir- lerdi. Her cemiyet dinini, kendine özgü bir üstünlük sim- gesi sayar, dininin inanç ve âyinlerini gizler, başkalarının bu dine girmelerine izin vermezdi. O dönemde hars, din- den ibaretti. İlkel toplumlarda medeniyet belirtisi olarak ise yalnız «sihir»i görürüz. Çünkü sihir, din gibi belirli bir cemiyete özgü değildi. Bir sihirbaza, kendi cemiyetinden olmayan kişiler de baş vurarak sihir yaptırabilirlerdi. Bu dönemde, her din, millî olduğu halde, sihir milletlerarası idi. Bundan başka, din aslında samimi ve çıkar karşılığı olmayan bir şey olduğu halde, sihir çıkar için yapılırdı. Bundan dola- yıdır ki harsı meydana getiren bütün ülkücü unsurlar dinden, medeniyeti meydana getiren bütün teknik unsur- lar da sihirden çıkıp yayılmış gibidir. Meselâ metafizik, ah- lâk, hukuk ve estetik dinden türediği halde, yıldız ilmi, kimya, şamanlık sihirden doğmuştur. Bundan sonra; yıl- dız ilminden astronomi, simyadan da kimya ilimleri doğ­ duğu gibi, şamanlıktan ta tıp bilimi ortaya çıkmıştır. O halde «maddî ilimler sihirden, manevî ilimler de dinden doğ­ muştur» diyebiliriz.
Yeni Mecmua 60. Sayıdan
"Bir hars, içinde bulunduğu medeniyeti temsile çalışmazsa, o medeniyet, o harsı bozar, yok eder. Hars, canlı bir varlığa, medeniyet ise o canlıyı besleyen ortama benzer. Bu sebeple, harsın medeniyeti temsil etmesi ne kadar iyi ise, medeniyetin harsı temsil etmesi o kadar fenadır."
Sayfa 20 - Bilgeoğuz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
37 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.