“ Hayat... Yaşam... Ölüm... Birbirinden farklı gibi görünse de , varoluş denen seremoninin birer enstrümanı değil midir?
Er ya da geç ortaya çıkar gerçekler...
“Güneş nasıl balçıkla sıvanmaz ise; gerçeklerin ebediyen gizlenebilmesi de imkânsızdır...”
Reklam
Hayat nefes almak iken, yaşam; tadını çıkarmak, sefasını sürmek değil midir alınan her nefesin?
Hayat işte !!!
“...donmuş bir toprağı kazımaya çalışmak gibi evlat aslında hayat... Sen ateş yakar etrafında ısınmaya çalışırsın. Birkaç kıvılcım değse etine bilirsin yakar ama yine de ona muhtaçsındır.”
Ve ekler Nazım Hikmet mektubun sonuna; Herkese Selam, Sana Hasret..
“İnsan karşısındakini kendisi gibi bildiği müddetçe,yaralanan yürekler tükenmeyecek,kahpelik azalmayacaktı.
Sayfa 342Kitabı okudu
Reklam
“Bugün yarınken anlıyorlardı umut etmenin insanı hayal kırıklığına sürükleyen bir boşboğazlık olduğunu ama iş işten çoktan geçiyordu. Umut son nefese kadar insanı ayakta tutandı.Umudu olmayan insan nasıl yaşardı ?”
Sayfa 432Kitabı okudu
“Ya hayattayken ölenler?İşte onlar araftadırlar.”
Resim