Müslüman Kardeşler

Hatıralarım

Hasan el-Benna
Bizim kalplerimiz katılaşmış bulunuyor, İslâm'dan oldukça uzaklaşmış, batılıları taklide sapmış ve bu taklitçilik içerisine gömülmüş bulunuyoruz.
Gerçek şu ki, Filistin dâvası her Müslüman'ın davasıdır. Şayet İslâm hükümetleri ve Müslüman halklar içlerinde tam anlamıyla gizli bulunan bu şuuru ileri düzeydeki bütün açığa vurma yollarıyla -özel şartlar dolayısıyla- açığa vurmaktan geri kalmakta ise de bu, hiç şüphesiz onların acılarını arttırmakta ve kederlerini kat kat yükseltmektedir.
Reklam
"Ey sığınanların sığınağı, ey sığınmak isteyenlerin desteği, ey mustaz'afların yardımcısı olan Allah'ım! Filistinli kardeşlerimizi muzaffer eyle; Allah'ım, onların sıkıntılarını gider, dâvalarını destekle, düşmanlarını kahret, onlara karşı düşmanlık edenlere musibet yağdır. Onlar için bu yılları Yusuf (as) döneminin kıtlık yılları gibi yap. Üzerimizdeki gazap ve kızgınlığı kaldır, ey âlemlerin Rabbi! Efendimiz, ümmî peygamber ve Hz. Muhammed'e, O'nun âl ve ashabına da salât ve selâm olsun."
Filistin musibeti ise, bütün Müslümanlar'a isabet eden en büyük musibetlerden, kalplerine inen ağır darbelerden, kardeşlerinin başına gelen en büyük sıkıntılardan, topraklarına ve canlarına isabet eden en acı facialardan bir tanesidir.
Şüphe yok ki İslâm, yeryüzünün her tarafındaki bağlılarının kalplerini birleştirmiştir. Kitabına sımsıkı sarıldıkları ve ipine dört elle bağlandıkları taktirde Allah, Müslümanları küçük düşürmeyecektir.
Ey Müslüman Kardeşler, gerçek şu ki; zafer sabırla olur, kurtuluş da sebatla olur. İyi akıbet de elbette ki takva sahipleri içindir.
Reklam
Toplumun düzeltilmesinin temeli, ailenin düzeltilmesidir. Ailenin düzeltilmesi ise, genç kızın, kadının düzeltilmesiyle başlar. Çünkü kadın, dünyanın öğreticisidir. Çünkü kadın, sağ eliyle beşiği sallarken, sol eliyle de dünyayı sallamaktadır.
Tehlike sırasında geminin içindeki suyu atmaya çalışan kimse, kendi çapını, sınırını bilmeyen ve beceremediği halde liderliğe kalkışan, böylelikle kendi açısından veballi bir işe girişen, çevresindekilere de uğursuzluk kaynağı olan ahmak kimseden daha hayırlıdır.
"Dâvasına gerçekten inanan kimseye, akıp giden yıldız, 'amin' diye karşılık verir. Kim, Allah için hâlis bir niyet taşırsa, geçen zamana karşı, kesin bir zafer elde eder."
İslâm ise, hem ibadet, hem önderliktir; hem dindir, hem devlettir; hem rûhanîliktir, hem ameldir; hem namazdır, hem cihâddır; hem itaattir, hem yönetimdir; hem mushaftır, hem kılıçtır; bunların biri hiçbir zaman ötekinden ayrı olamaz. Ve "Hiç şüphesiz ki Allah, Kur'ân ile men etmediğini Sultan (delil, devlet başkanı, devlet otoritesi) ile önler."
Reklam
İslâmî olmayan gelenekler ve yaşama şekilleri bizi sarıp kuşatmış bulunuyor. Öyle ki ıslahatçının ihtiyaç duyduğu en büyük şey; irade kuvveti, uyanıklık ve her şeyi silip süpüren bu akıntının arasında İslâmî yaşama şeklini araştırmak olmalıdır.
Hiç şüphe yok ki ümmet, kendi Mevlâ'sını razı eder ve kendisini yaratana sığınır, Rabbini dost tutar ise, başkalarına karşı kendisine yardım eder.
"İslâm'ın aziz olduğunu, ümmetinin muzaffer olduğunu, hükümlerinin yüceldiğini görmeden ölmemeyi diliyorum, Allah'tan."
Görülüyor ki, insan ruhuna galip gelmek duygusu egemen oldu mu, haksız dahi olsa, insan başka bir şey düşünmez olur. Galip gelmek için öne sürdüğü bütün tertipler boşa çıksa da sonunda tam anlamıyla bir yenilgiye uğrasa da durum değişmiyor. Mahlukâtında Allah'ın türlü türlü hikmetleri vardır.
Olumsuz arzular insanın nefsine bir kere yerleşti mi, artık o nefsi hayra karşı kör, hakka karşı sağır eder.
Resim