Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hatırlanmayan

Emma Healey

Hatırlanmayan Sözleri ve Alıntıları

Hatırlanmayan sözleri ve alıntılarını, Hatırlanmayan kitap alıntılarını, Hatırlanmayan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evcil hayvanlarinı düsuncek vakitleri bile olmiyor.Artık dünyanin hali böyle
İnsan senin hakkında ne düsuneceğinden korkuyo gerçekten
Reklam
Kağıttan hafızam. Bir şeyi unutmayayım diye varlar.
Yüzümde çılgın bir gülümsemeyle kollarımın iplerle cekiliyormus gibi haraket ettıgni hayal ediyorum.Kücük bir kızken hep böyle huzursuz hissederdim.
Elimde çoktan bulduğum nesne çamurla kaplı. Küçük bir şey, kolayca kaybolabilir. Eski bir pudriyerin kırık kapağı, gümüşü lekelenmiş, lacivert minesi artık cam gibi değil, çiziklerle dolu ve mat. Küflenmiş aynası solmuş bir dünyaya açılan bir pencere, okyanusun altından dışaı bakan bir mazgal gibi... BU, anılarla kıvranmama neden oluyor...
Reklam
Yemek odasına dönüyorum ve bir an kıpırdamadan duruyorum. Ne yapmam gerektiğini hatırlayamıyorum...
"Birkaç yıl önce olsa kendimden nefret ederdim.Gün boyunca televizyon seyretmek,olacak şey değil!"
Gözlerimi bavuldan ayırmıyor, Sukey içindekilere dokunduğundan bu yana ne kadar zaman geçtiğini merak ediyordum. Ondan bize sadece bu kalmıştı. her şeyi çıkarıp yıkayarak onu yok etmek değil, bavulun içine kıvrılıp kapağını kapamak istiyordum...
Carla gidince oturacak sabrım olmadığını fark ediyorum. Başka bir yerde olmam gerektiğine dair içimde rahatsız edici bir his var. Ceketimi giyip dışarı çıkıyorum. Nereye gittiğimi bilmiyorum ama bir önemi yok, bir yerde bulunmam gerektiğine eminim ve eninde sonunda oraya ulaşmalıyım.
Reklam
Eskiden eve gelip giderken - neredeyse koşardım- evlerin hızla yanımdan geçtiğini hatırlıyorum. Sonra annem neler gördüğümü, bazı komşuların dışarıda olup olmadıklarını, bir başkasının yeni bahçe duvarı için ne düşündüğümü sorardı. Hiçbir zaman dikkat etmemiş olurdum, her şey yıldırım hızıyla geçip giderdi. Şimdi her şeye bakmak için bol bol vaktim var ama gördüklerimi anlatacak hiç kimse yok...
Oğlum karısı ve çocuklarıyla Almanya'dan geldi. Konuşuyor,gülüyorlar, sesler su altındaymış gibi birbirlerinin üzerinden yankılanıyor. Ne dediklerini duyabiliyorum, bazı şakalar yapıyorlar ama niyeyse cümleleri birbirine bağlayamıyorum. Takip edemiyorum. Yine de diğerleriyle birlikte gülüyorum. Şakanın ne olduğu önemli eğil, gülmek güzel şey. Gülümsemekten yüzüm ağrıyor. Kendimi sıcacık hissediyorum. Kızım bir yanımda, oğlum öbür yanımda.
Tanıştığımız gün çekilmişti bu fotoğraf, çakıl taşlı duvarı olan bahçenin onun olduğunu öğrendiğim, arkadaş olmaya karar verdiğimiz gündü. Gülmekten yüzümün ağrıdığını hala hatırlayabiliyorum. Elizabeth bu fotoğrafı asla atmazdı. gözlerime yaşlar doluyor. Mutlaka öldü diye düşünmeye başlıyorum. Masanın üzerindeki atılmış giysiler ansızın çirkin bir anlam kazanıyor. Elizabeth ile ikimiz bağışları inceleyerek onca saat geçirmiştik ve günün birinde birimizin diğerinin eşyalarını gözden geçirebileceği hiç aklıma gelmemişti...
Burası karanlık ama gökyüzünde bir yerden hafif bir gri ışık geliyor, birazdan sabah olacak ve bunu bitirmek zorundayım. Saçlarıma, kollarıma ve baldırlarıma, çiseleyen yağmurdan bir buğu yapışıyor. Beni ürpertiyor ama şükürler olsun ki toprağı bozmuyor. Kendi çevresindeki çap içinde kalıyor. Şimdi kazmak için iyice eğilmeliyim. Ciğerlerimin içine kadar derin bir nefes çekince ezilmiş toprağın nemli soğuk tadıyla karşı karşıya kalıyorum. Dizlerim kayıp sırılsıklam toprağın içine giriyor, nem pantolonumun kumaşından yavaş yavaş bacaklarıma çıkıyor. Toprak ellerimin içinde kalıplaşarak tırnaklarımın içine kadar girince canım acımaya başlıyor. Bir yerde, pudriyerin diğer yarısı saklanmış. Önümde bir çukur var, kazdığım çukur, bahçe örtüsü yeşilliklerin içinde bir delik... Birdenbire burada ne yaptığımı, ne aradığımı hatırlayamıyorum. Bir an hareket edemeyecek kadar korkuyorum, bundan sonra ne yapacağımı bilemiyorum. Herhangi bir şey olabilir: Çiçekleri tarhlarından sökmek veya ağaçları kesip devirmek, ağzıma yaprak doldurmak ya da Helen'in yeniden kazıp çıkarması için kendimi gömmek...
bir kadın darmadağınık yemek odasının sıcacık yemek aydınlığından bana sesleniyor. Nefesim, nemli ve hayalet gibi, kıvrıla kıvrıla ona doğru dalgalanıyor ama peşinden hiçbir sözcük gelmiyor. Zemindeki az ama parlak kardan kadının yüzüne ışık yansıyor. Yüzünü görebilmek için buruşturmuş. Oysa biliyorum, gün ışığında bile gözlerinin iyi olmadığını gayet iyi biliyorum...
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.