Sait Faik'in okuduğum ilk eseri. Doğru bir kitaptan başlangıç yaptığımı hissettim. Öyküleri, yalın ama derin, anlamlı ancak yormayan cinsten. Her öykünün içerisinde, dolmuş durağında önümüzde bekleyen o adam, otobüsün en arka koltuğuna oturup gözlem yapan bir çift göz, dudağının kenarında kırık bir tebessümle parkta söğüt ağacının altındaki bankı seçip bacak bacak üstüne atmış biri. Bir dış ses gibi. Gündelik telaşlar, anlamını arayan hayatlar, yaşayıp giderken koca koca sözler söylemek için es verenler. Öyküleri bir sabun gibi güzel kokulu, hoş köpüklü ve kaygan. Akıp gidiyor. Herkese en uzak o köşede ama kalabalığın içinde gözleyen bir çift göz. Öykü mü, işte böyle yazılır..