Kitaba girmemiş ad koyarsanız çocuklar bön olur, bu dünyada rahat edemedikleri gibi, öte dünyada hesap verirken de şaşırırlar, bönlüklerinden hesabı doğru dürüst veremezler, demişti Hoca.
«Solcuların yazdıkları doğruymuş. Zenginler hep sömürmek istiyor. Devlet, belediye onlar için olsun istiyor. Yağ kıtlığında kırk dört teneke yağ geldi. Lokantacılar başkanına otuz sekizini verdim almadı. Hepsini istiyor. Onu da ne edeceği belirsiz. Vatandaş ölse umurlarında değil. Arsa onlara bedava verilsin, vergi alınmasın... Baktım ki biz havanda su dövüyormuşuz. Helâlinden vatan millet ama Sakarya değil bundan sonra. Senin anlayacağın, nice serüvenden sonra Hocan kendini buldu. Tebrik et. Evet Makal, solcuların yazdığı doğruymuş...»
İnsan olarak yaşamak, birçok erdemlere sahip olmayı gerektirir ama, hocaların sözlerine inanacaksak bir insan olarak yaşamak olanaksız. Ya anandan doğar doğmaz talihin yardım edecek, cennete hurilerin yanına gideceksin dünyaya gözlerini açmadan ya da yaşayıp elinde olmadan bir sürü günaha girecek, cayır cayır yanmayı göze alacaksın.
Şu dert, ezinç ve sömürü dolu dünyada, sevince, kedere değecek ne var ki, her şeye ağlıyorum ben? Belki beni ağlatan şey, dünyanın sevince, kedere değmediği halde, üstelik insanı ağlatmasıdır.
Çünkü, güveyin akrabalarından biri, elinde tüfekle dışarda bekler. Oğlan işini bitirir bitirmez, verilen haber üzerine tetiğe dayanır. Bu, gelinin kız çıktığının ve güveyin bağlı olmadığının açıklanmasıdır. Onun için, güveyin işi çok ivedi tutması gerekir. Daha birbirleriyle koklaşmadan tanıkları olan kanlı çarşafı dışarıdakilere teslim etmek zorundadırlar.