Evlenince çocuk sahibi oldum ve onları hiçbir anne ve babanın sevemeyeceği gibi sevmeye başladım.Yalnızca onlar için yaşıyordum.Onların delisiydim.Üç taneydiler ve üçün de öldüler.!Niçin?Neden!?Ben be yapmıştım?Rinse bir başkaldırı doğdu.Ama korkunç bir başkaldırı.Ve sonra gözlerimi birdenbire tıpkı bir uykudan uyanır gibi açtım.Ve anladım ki Tanrı,bir suçludur.Çocuklarımı neden öldürmüştü?Gözlerimi açtım ve onun öldürmeyi sevdiğini gördüm.O bundan başka bir şey sevmez bayım.O yalnızca yok etmek için yaşatır!Tanrı dediğin bir kıyımcıdır bayım.Ona her gün ölü gerekir.Hem eğlencesini artsın diye ölümü her kılığa sokmuştur.
Kocam öldü,sonra sıra babama,anneme geldi.Daha sonra da kızkardeşini yitirdim.Zaten ölüm bir eve girdi mi orada uzun zaman dönmeye gerek bırakmayacak kadar iş çıkarmaya can atar.
Mezarını buldum. Üzerinde birkaç kelimenin yazılı olduğu ve mermerden bir haçın bulunduğu basit bir mezar. Üzerinde şöyle yazılıydı: "Sevdi, sevildi ve öldü".
Oh! Anılar, anılar!
Bir aynada yansımaların kayması ve yok olması gibi, sakladığı, gördüğü, önünden geçen her şeyi, sevgisine ve aşkına sığındığı her şeyi unutan insana ne mutlu! Ne çok acı çekiyorum.
Şeytanlığını herkes bildiği için suçsuzluğunu kanıtlamak, ona aşağı yukarı olanaksız gibi görünüyor ve beslenen kuşkunun haksızlığı karşısında da yüreğinden vurgun olduğunu duyuyordu.