İbn Abbas (r.a.) anlatıyor:
Bir gün Peygamberimizle birlikte deveye binmiştim. Onun terkisindeyken bana şunları söyledi:
Oğlum! Sana bazı şeyler öğreteceğim [iyi dinle!]
1. Allah'ı her an gözet ki Allah da seni gözetsin!
2. Allah'ı her an gözet ki O'nu her an yanında bulasın!
3. Bir şey istediğinde Allah'tan iste!
4. Yardım talep ettiğinde Allah'tan yardım talep et!
5. Bil ki insanlık sana bir yarar sağlamak üzere bir araya gelse ancak Allah'ın senin için yazdığı kadar yarar sağlayabilirler. Sana bir zarar vermek üzere bir araya gelseler ancak Allah'ın senin için yazdığı kadar zarar verebilirler. [Kaderi yazan] kalemler [defterlerden] kaldırılmış, sayfalar[ın mürekkebi] kurumuştur!
.
Evet, Arap ırkından, Kureyş kabilesinden, peygamberin soyundan olan Ebu Leheb için "onun iki eli kurusun" diyen din, Arap olmayan İran'lı Selman için "O bizim ailemizdendir" diyordu. Ölçü budur!
.
Şunu hiç unutmamalı: Günahkâr ve dalalette gördüğümüz bir kişi pekâlâ tövbe edip iyi bir müslüman olabilir. Biz ise her an ayağımız kayıp günaha -ve hatta Allah korusun- küfre düşebiliriz!
Bir gün adamın biri Peygamberimiz'e gelerek "Ey Allah'ın elçisi, benim bineceğim bir hayvan yok. Bir binek üzerinde beni gideceğim yere taşıyabilir misiniz?" dedi. Peygamberimiz ona "Seni bir deve yavrusu üzerinde taşırız" buyurdu. Adam "Ey Allah'ın elçisi! Ben devenin yavrsunu ne yapayım? (O benim işime yaramaz, beni taşıyamaz)" deyince Peygamberimiz (s.a.v) "Her deve, bir başka devenin yavrsu değil mi?" buyurdu.
|Tirmizi, el-Birr ve's-sıla, 57.
İsraf deyince aklımıza "boşa akıtılan su", "boşa yakılan elektrik" gibi şeyler geliyor ama asıl israf boşa harcanan ömür. Ömrün her bir anı, ebedî imtihanı kazanmamız için bir fırsat ama biz bonkörce, cömertçe (!) bu anları tüketiyoruz.