Kur'ân-ı Kerim'e göre, ibadetlerde içtenlik ve süreklilik esastır. İnsanın Allah'a yönelmesi ve kendini vermesi demek olan teslimiyet, gönülden bağlılık ve huşu, müminin bütün ibadetlerinde görülmelidir. İhlas ise kişinin imanındaki, niyetindeki ve ibadet esnasındaki içtenliğidir. Böyle bir ibadet, insanı Allah'ın mükâfatına kavuşturur:
"Namaz kılın, zekâtı verin! Kendiliğinizden yapacağınız her türlü iyiliği Allah katında bulacaksınız. Allah yaptıklarınızı görmektedir." (Bakara 2/110)
Yüce Yaratıcı, Hz. Adem'i eliyle yarattığını buyurur. Bu ifade, Kur'ân'da başka hiçbir varlıkla ilgili olarak geçmemektedir. Yine ona kendi ruhundan üflediğini bildirir. Sonra ona varlıkların isimlerini öğretmiş, meleklere de ona secde edip saygı göstermelerini emretmiştir. Rabbimiz, Hz. Adem'i bütün bu özellikleriyle diğer varlıklardan üstün ve şerefli kılmıştır. Dolayısıyla insan, bahsedilen üstün yönleriyle yüklendiği kulluk sorumluğunun (emanet) gereğini yapabilecek bedensel, zihinsel ve ruhsal donanıma sahip bulunmaktadır.
Adem ismi, bir görüşe göre Arapçada "deri, cilt" anlamındaki edim/edeme kelimesinden gelir. Buna göre Hz. Adem, yerin yüzünden yani dış kabuğu olan topraktan yaratıldığı için bu ismi almıştır. Hz. Adem, insanoğlunun anne ve babası bulunmayan ilk atası olarak yaratılmıştır. Kur'ân-ı Kerim, Adem kıssası ile insanın basit ve değersiz bir maddeden yaratıldığını anlatır. İnsanın kendisinde gördüğü güç ve kudretin aslında Allah tarafından verildiğine işaret eder. Ona öldükten sonra tekrar diriltilip hesaba çekileceğini hatırlatır