Hayatı Müslümanca Okumak

Aydın Başar

Most Liked Hayatı Müslümanca Okumak Posts

You can find Most Liked Hayatı Müslümanca Okumak books, most liked Hayatı Müslümanca Okumak quotes and quotes, most liked Hayatı Müslümanca Okumak authors, most liked Hayatı Müslümanca Okumak reviews and reviews on 1000Kitap.
Müslüman'ın referansı kuşkusuz ki her alanda tartışmasız Kur'an ve Sünnet'tir.
Sayfa 24 - Asalet yayınlarıKitabı okudu
Bir müslüman için dinden daha güzel ve daha doğru bir şey tahayyül edilemez.
Reklam
288 syf.
·
Not rated
Merhaba arkadaşlar güzel bir kitap yorumuyla geldim Kafamızdaki soruların bütün cevabı işte bu kitapda. Müslümanca yaşamak için hayatımıza ışık tutacak güzel bir kitap. İslam sosyal olarak yaşanan bir dindir. Müslüman kendisini toplumsal meselelere müdahil hissedebildiği oranda ideal anlamda Müslümanlığını gerçekleştirir. Doğru ve yanlışın belirlenmesi bağlamında çıkarılan ne tür bir hüküm varsa bunun ilkesi Cenab-ı Hak’tan gelir.Dekart da bunu böyle anlamış olmalıdır ki şu sözleriyle herhalde bunu anlatmak istemiştir. Biz Müslümanlar her şeyden önce şunu iyi bilmeliyiz ki adaletin ve hukukun teminatı toplumsal sözleşme değil,Rabbimiz ile yaptığımız “Galu Bela sözleşmesi”dir.“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sualine verdiğimiz; “bela” (elbette Rabbimizsin) yanıtı, bizim neyin doğru ve neyin yanlış olduğuna dair her türlü üst prensibi Rabbü’l Alemin’den almayı taahhüt ettiğimiz anlamına gelmektedir. Islam ahlak dini oldugu kadar,hukuk dinidir de...Ibadet dini oldugu kadar,yönetim dinidir de...Sevgi dini oldugu kadar,Cihat dinidir de... Bu güzel kitabı okumama vesile oldugu için
Hayatı Müslümanca Okumak
Hayatı Müslümanca OkumakAydın Başar · Asalet Yayınları · 201916 okunma
Her şeyi hukukla ve devletin gücü ile halledemeyiz.Fertlerimizin bilinçlerine 'ahlaki öncelik' anlayışını yüklememiz gerekir.Merhum Erbakan Hoca'mız bu hakikati ; Önce ahlâk ve maneviyat diyerek özetlemiştir.
Doğru ve yanlışın belirlenmesi bağlamında çıkarılan ne tür bir hüküm varsa bunun ilkesi Cenab-ı Hak’tan gelir. Dekart da bunu böyle anlamış olmalıdır ki şu sözleriyle herhalde bunu anlatmak istemiştir:“...Bizde gerçek ve doğru olan her şeyin olgun ve sonsuz bir varlıktan geldığini bilmeseydik, fikirlerimiz ne kadar açık ve seçik olsalar da, bize doğru olmak olgunluğuna sahip olduklarını temin edecek hiçbir kanıtımız olmayacaktı.” (Descartes, Metot Üzerine Konuşma, Çev: Mehmet Karasan, Ankara, 1997, s.41) Doğru yolu göstermek mutlak manada Yüce Allah’a ait bir iştir. “Doğru”nun ve “yanlış”ın tanımlanması, doğru yola iletilmek ve doğrunun gösterilmesi; bütün bunlar Yüce Allah’a aittir. Haşa, böyle olmasaydı, “bizi doğru yola ilet” diye O’na dua etmemizin de bir anlamı kalmazdı.
Biz Müslümanlar her şeyden önce şunu iyi bilmeliyiz ki adaletin ve hukukun teminatı “toplumsal sözleşme” değil, Rabbimiz ile yaptığımız “Galu Bela sözleşmesi”dir. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sualine verdiğimiz; “bela” (elbette Rabbimizsin) yanıtı, bizim neyin doğru ve neyin yanlış olduğuna dair her türlü üst prensibi Rabbü’l Alemin’den almayı taahhüt ettiğimiz anlamına gelmektedir. Yani yeryüzündeki fiziksel, biyolojik ve toplumsal yasaların tamamının Rabbü’l Alemin’e ait olduğunu tasdik etmemiz demektir. Kuşkusuz ki yeryüzündeki uyum ve düzenin devam etmesi, Araf Suresi, 172. ayet-i celile’sinde bahsedilen bu sözleşmeye sadık kalınmasına bağlıdır. Dolayısı ile bu sözleşme toplumsal hayattaki uyumun, dirlik ve düzenin sigortasıdır. Eğitimde, yönetimde, hukuk alanında ve tüm sosyal alanlarda “bela” yani “Elbette Sen bizim Rabbimizsin” diyemedikten sonra; bu alanlardaki üst prensipleri Rabbü’l Alemin’den almayı kabul etmedikçe; yeryüzünde ahengi ve düzeni sağlamak hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Ahengin ve düzenin olmaması ise yeryüzünde adaletin yerine anarşi ve terörün hâkim olması anlamına gelir. İnsanın hilafeti de zaten hükmetme yetkisini kullanarak, terörü, anarşiyi ve her türlü zulmü ortadan kaldırma yükümlülüğüdür. Yeryüzünde dengeyi sağlama ve adaleti tesis etme görevi hilafet bilinci taşıyan insana tevdi edilmiştir.
Reklam