Hayatı Müslümanca Okumak

Aydın Başar

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Biz Müslümanlar her şeyden önce şunu iyi bilmeliyiz ki adaletin ve hukukun teminatı “toplumsal sözleşme” değil, Rabbimiz ile yaptığımız “Galu Bela sözleşmesi”dir. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sualine verdiğimiz; “bela” (elbette Rabbimizsin) yanıtı, bizim neyin doğru ve neyin yanlış olduğuna dair her türlü üst prensibi Rabbü’l Alemin’den almayı taahhüt ettiğimiz anlamına gelmektedir. Yani yeryüzündeki fiziksel, biyolojik ve toplumsal yasaların tamamının Rabbü’l Alemin’e ait olduğunu tasdik etmemiz demektir. Kuşkusuz ki yeryüzündeki uyum ve düzenin devam etmesi, Araf Suresi, 172. ayet-i celile’sinde bahsedilen bu sözleşmeye sadık kalınmasına bağlıdır. Dolayısı ile bu sözleşme toplumsal hayattaki uyumun, dirlik ve düzenin sigortasıdır. Eğitimde, yönetimde, hukuk alanında ve tüm sosyal alanlarda “bela” yani “Elbette Sen bizim Rabbimizsin” diyemedikten sonra; bu alanlardaki üst prensipleri Rabbü’l Alemin’den almayı kabul etmedikçe; yeryüzünde ahengi ve düzeni sağlamak hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Ahengin ve düzenin olmaması ise yeryüzünde adaletin yerine anarşi ve terörün hâkim olması anlamına gelir. İnsanın hilafeti de zaten hükmetme yetkisini kullanarak, terörü, anarşiyi ve her türlü zulmü ortadan kaldırma yükümlülüğüdür. Yeryüzünde dengeyi sağlama ve adaleti tesis etme görevi hilafet bilinci taşıyan insana tevdi edilmiştir.
Doğru ve yanlışın belirlenmesi bağlamında çıkarılan ne tür bir hüküm varsa bunun ilkesi Cenab-ı Hak’tan gelir. Dekart da bunu böyle anlamış olmalıdır ki şu sözleriyle herhalde bunu anlatmak istemiştir:“...Bizde gerçek ve doğru olan her şeyin olgun ve sonsuz bir varlıktan geldığini bilmeseydik, fikirlerimiz ne kadar açık ve seçik olsalar da, bize doğru olmak olgunluğuna sahip olduklarını temin edecek hiçbir kanıtımız olmayacaktı.” (Descartes, Metot Üzerine Konuşma, Çev: Mehmet Karasan, Ankara, 1997, s.41) Doğru yolu göstermek mutlak manada Yüce Allah’a ait bir iştir. “Doğru”nun ve “yanlış”ın tanımlanması, doğru yola iletilmek ve doğrunun gösterilmesi; bütün bunlar Yüce Allah’a aittir. Haşa, böyle olmasaydı, “bizi doğru yola ilet” diye O’na dua etmemizin de bir anlamı kalmazdı.
Reklam
Müslüman'ın referansı kuşkusuz ki her alanda tartışmasız Kur'an ve Sünnet'tir.
Sayfa 24 - Asalet yayınlarıKitabı okudu
Müslümanlar açısından bir zillet de şudur ki referans meselesinin önemini bir türlü kavrayamayan Müslümanlar, her meseleye batılılar gibi insan hakları ve özgürlükler bağlamında yaklaşmak durumunda olduklarını zannediyorlar. Oysa “inanç” merkezli hayata bakması gereken Müslümanlar, konuşulması gereken yerde konuşmanın bir “insan hakkı” olmanın da ötesinde dinimizin bir vecibesi olduğunu idrak etmeliler. İslam sosyal olarak yaşanan bir dindir. Müslüman kendisini toplumsal meselelere müdahil hissedebildiği oranda ideal anlamda Müslümanlığını gerçekleştirir. İslam’ı birtakım ruhban anlayışlarla yorumlayamayacağımıza göre onun sosyal/içtimai hedeflerini inkâr etmenin de bir mantığı olamaz.
Altın ve gümüşü biriktiripte bunları Allah yolunda harcamayanları acıklı bir azapla müjdele (Tevbe 9/34)
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.