Biri "En el-abuk" (Babana lanet) dedi mi, karşısındaki, "En el-ebu abuk" diyor. Yani, babanın babasına lanet. Biri, "Menbuk, gavat" yani deyyus, pezevenk dedi mi, karşısındaki "Ya ibne'l menbuk, ya ibne'l gavat" yani "pezevengin oğlu" diyor.
Ölüm
Her gece bir selvi ve bir yıldız
Ve ben yalnız ve ıssız
Ölüme böyle gitmek pek zevksiz
Maksatsız ve sessiz
Ne fikrim işliyor ne de kolum
Yakışmıyor bana böyle ölüm
Cami üstüne cami... Saray üstüne saray... Asırlarca bu riyakârlık devam etmiş. Hâlâ da böyle gidiyor. Bir padişah için birçok saray ve birçok bahçe ve eğlence yeri. Sonra milyonlarca halk için bir şey düşünme.
Hadise faillerinden biri yakalandı. Belçikalı imiş. Bunun adliyedeki mahkemesi serbest oldu. Merak ettim, gittim, dinledim. Ermeniler bu komite ve patlama işlerinde uzman olan Edoward Joris namındaki Belçikalıyı da içleri- ne almışlar.
Bu adam Singer fabrikası memurlarındanmış. Bu adamın karısı da faal bir rol oynamış. Viyana'dan şık, lastik tekerlekli bir fayton getirmişler. Arabacının oturacağı yere müthiş patlayıcı maddeleri demir sandık içerisinde yerleştirmişler.
Söylenti şu idi: Bir İslam saf arabacıyı bulmuşlar. Selamlık resminin fotoğrafını alacaklarını söylemişler, bunun için basılması lazım gelen düğmeyi de öğretmişler. Resim- de kendileri de bulunmak istediklerinden bunu da söyleyerek zavallı saf arabacıyı aldatmışlar. Hamidiye Cami'nin saat kulesi yakınında arabacı tayin olunan zamandaki Sultan Hamid Cami'nden çıkmış olacaktı. Düğmeye basmış ve araba da arabacı da yakınındaki insanlar da parça parça havaya uçmuş.
Bir gün Sultanahmet'te annemle bir faytona binmek isteyişimize arabacı, "Efendim, erkekle kadının bir arabaya binmelerini yasak ettirdiler." demişti. Ben de "Bu, benim annem. Sen bile anlarsın. Allah belasını versin böyle hayvanca emir verenlerin!" diyerek zorla binmiştim.