Ölümün de doğum kadar tabii ve normal olduğunu, hele iyilerin ölümünün çileli ve sıkıntılı dünya zahmetinden, korku, kuşku ve üzüntü olmayan cennet hayatına ve ebedi istirahate geçiş demek olduğunu o yaşlarda düşünemiyordum. Gerçi ölenlerin ardından feryat ve üzüntü gerçekte ölüme değil, bir daha dönüşü olmayan ayrılığadır. Onun için “Nâr-ı hicran, ateşi suzan” ( Ayrılık ateşi en yakıcı ateştir) denilmiştir.