Ansızın gelen mucizelerimiz olsun isteriz. Peki mucize kendiliğinden varolan bir şey midir yoksa peşinden koşulan bir umudun, el açıp edilen bir duanın veya karşılıksız sunulan bir sevginin bir tezahürü müdür? Başka mucizelerin peşinde koşarken içimizde keşfedilmemiş mucizelerin ne kadar farkındayız? Zweig bu eserinde "mucize" nin geçtiği yolun adını "emek" olarak koymuş. Zamansız diye tarif ettiğimiz mucizenin sırlı hazinesinin sevgi ve emekten oluştuğunu anlatmış.
Kendisi de bir Yahudi kökenli ailenin mensubu olan Zweig, Yahudi bir genç kızın duygularını ve inancını derinden hissettirdiği eserinde dönemin inanç değerlerini, dinler arası çatışmayı ve birbirine yabancılaşan toplumu ifade etmiş.
1. Dünya Savaşı ile sarsılan ve 2. Dünya Savaşı ile rayından çıkan toplum ahlakının yok oluş sürecine ışık tutan yazarlardan olan Zweig, savaş karşıtı söylemleri ve eserleri ile yıllarca Nazilerin pruvasına aldığı isim olmuştur. Bu tarz eserleri okudukça yazarın yaşadığı acı dolu süreci, savaş karşıtı tutumun kıymetini ve gerçek mucize olarak tanımladığı "sevgi"nin değerini daha iyi anlıyoruz.
Keyifli okumalar dilerim.