Düşünsenize, hayatınız ufak tefek iniş çıkışlarla normal seyrinde devam ederken, günün birinde kanser olduğunuzu ve kısa bir süre sonra öleceğinizi öğreniyorsunuz. Bu bilginin verdiği özgürlükle, kalan ömrünüzü sizi üzenlerden intikam almaya adıyor, ve böylece aranızdaki düşmanlığı iyice derinleştiriyorsunuz. Aşık olduğunuz, ama beraber olmaya korktuğunuz çocukla yakınlaşıyorsunuz. Ve sonra... Ta taaam! Mucizevi bir şekilde iyileşmeye başlıyorsunuz ve bir anda önünüzde yüzleşmek zorunda olduğunuz bir karmaşa yumağı beliriyor. İşte hikayemiz, Alice'in bu karmaşayla başa çıkmaya çalışmasını anlatıyor. Ben açıkçası Alice'in bayağı bencil olduğunu düşündüm kitabı okurken. Çünkü yaptığı her şey, sadece kendi için, kendi rahatı için, kendi duygularını tatmin etmek içindi. Bir insanın ölüyor olması, ona dünyayı etrafındaki insanlar için cehenneme çevirme hakkı verir mi? Bence vermemeli, ama Alice öyleymiş gibi davrandı. Bir bakıma, hastalığını istediği her şeyi yapmak için bir bahane olarak kullandı. Hikayenin sonunun beni bu açıdan tatmin ettiğini söyleyemem bu yüzden. Ama akıcı, kolay okunan ve ilginç konulu bir kitap, bu yüzden tavsiye ederim.