Yezîd b. Ebî Mansûr anlatıyor: Bahreyn valisi İbnü'l-Cârûd, Müslümanların düşmanıyla yazışma yaptığına veya düşmanlara sığınma niyetinde olduğuna dair aleyhinde kesin deliller bulunan "Ediryâs" adında birinin boynunu vurdurmuştu. Ediryâs öldürülürken, "Ey Ömer, neredesin? Ey Ömer, yetiş?" diye feryat etmişti. Hz. Ömer durumu öğrenince Bahreyn valisine mektup yazdı ve onu Medine'ye çağırdı. Hz. Ömer elinde bir mızrak ile beklerken vali, Hz. Ömer'in yanına geldi. Hz. Ömer: "Evet, Ediryâs! Evet, Ediryâs!" diyerek elindeki mızrağı kaldırıp valinin sakalına vurdu. Vali: "Ey Müminlerin Emîri! O, Müslümanların gizli hâllerini düşmana yazan ve onlara katılma niyetinde olan biriydi." dedi. Hz. Ömer: "Demek, sen onu düşman tarafına geçmeye niyetlendiği için öldürdün, öyle mi? Hangimiz, suç işlemeyi gönlümüzden geçirmiyoruz ki! Eğer vali öldürmenin âdet hâline getirilmesinden çekinmeseydim, ona karşılık seni şimdi öldürürdüm!" dedi.
... Allah Resûlü: "Borçlarını ödeyenler, insanların en hayırlı olanlarıdır. İçindeki zayıf ve güçsüzlerin alacağını ve hakkını eziyet görmeden ve incitilmeden alamadığı bir toplum, temiz bir toplum olamaz." buyurdu.
Ebû Osman en-Nehdî anlatıyor: "Hz. Ömer (r. anh) Beni Esed kabilesinden bir adamı bir göreve tayin etmişti. Adam, memuriyetini belirten resmi belgeyi almak üzere Hz. Ömer'in huzuruna çıkmıştı. Tam o sırada, çocuklarından biri Hz. Ömer'in yanına geldi. Hz. Ömer çocuğunu öptü. O şahıs: "Ey Müminlerin Emîri! Sen bunu öpüyorsun öyle mi!? Vallahi ömrümde çocuk öpmedim!" dedi. Hz. Ömer: "O halde vallahi senin insanlara karşı da merhametin azdır, atama emrimizi geri ver. Bundan böyle sen benim memurum olamazsın!" dedi. Adam da, tayin emrini iade etti. Diğer bir rivayete göre Hz. Ömer, o adama: "'Senin kalbinden merhamet çekilmişse benim suçum ne? Allah, ancak merhametli kullarına rahmet eder. Sen çocuğuna şefkat göstermiyorsan, halka nasıl merhamet edeceksin?" dedi ve onu işinden azletti.
el-Evzâî anlatıyor: "Hz. Ömer (r. anh), bir gece dışarı çıkmıştı. Hz. Talha, onu görüp takibe başladı. Hz. Ömer'in bir eve girdiğini, sonra oradan çıkıp başka bir eve daha girdiğini gördü. Sabah olunca Hz. Talha (r. anh), o evlerden birine gitti. Baktı ki, içeride gözleri kör ve yerinden kalkamayan ihtiyar bir kadın... Hz.Talha kadına: "O adam neden geceleri senin yanına geliyor?" diye sordu. Kadın: "Şu kadar zamandır o bana gelir, ihtiyaçlarımı giderir, temizliğimi yapar ve gider" dedi. Kadının bu cevabı üzerine, Hz. Talha (r. anh) kendi kendine: "Allah hayrını versin Talha, sana mı düştü Ömer'in kusurlarını araştırmak!" diye söylendi.
Ebû Sâlih el-Ğıfârî anlatıyor: Hz. Ömer (r. anh) Medine'nin kenar mahallelerinden birinde oturmakta olan, gözleri görmeyen yaşlı bir kadını geceleri yoklar, ona suyunu götürür, kadının ihtiyaçlarını yerine getirirdi. Fakat, her gittiğinde bir başkasının kendisinden önce varıp kadının isteklerini temin ettiğini görürdü. Bunun üzerine, bir gün erkenden çıktı, yolun kenarında beklemeye başladı. Bir de ne görsün: Halife Ebû Bekir Sıddîk! Hz. Ömer: "Yemin ederim ki, zaten senden başkası olamazdı!" dedi.