Abdullah b. Serces (r.a.) anlatıyor: Ben:
- Yâ Resülallah, Ebû Zerr'i (r.a.) Allah için seviyorum, dedim.
- Bunu ona bildirdin mi? buyurdu.
- Hayır, dedim.
- Öyleyse bildir, buyurdu.
Ebû Zerr'e arkasından yetişip kendisine: «Ben seni Allah için seviyorum, dedim. O da: «Beni rızası için sevdiğin Allah da seni sevsin,» karşılığını verdi.
Peygamber Efendimizin yanına dönerek durumu anlattım. Resûlullah (s.a.v.):
- Sevenin, sevdiği kimseye sevgisini söylemesinde sevap vardır, buyurdu.
Zeyd b. Vehb anlatıyor: Huzeyfe (r.a.) mescide girdi, içerde biri namaz kılıyor, fakat rükû ve secdesini tam yapmıyordu. Adamnnamazını bitirince Huzeyfe:
- Kaç senedir böyle namaz kılıyorsun? diye sordu.
- Kırk senedir.
- Kırk seneden beri kılageldiğin o namazlar olmamış. Eğer bunşekilde namaz kılarak ölürsen Muhamed'in (s.a.v.) getirdiği din üzere ölmezsin! dedi, adama nasıl namaz kılınacağını öğreterek:
«Kişi namazını hafif tutabilir (çabuk kılabilir), ama rükû ve secdesini tam yapmak şartıyle,» dedi.
Ömer (r.a.) anlatıyor: «Bir keresinde Resûlullah'ın (s.a.v.) yanında bulunuyordum. Evdekiler yeni elbisesini giyeceğini söyledi. Getirilen elbiseyi başından geçirip göğsüne kadar indirince: «Avret mahallimi örten ve hayatımı süsleyen bir elbiseyi bana giydiren Allah'a hamdolsun,» diye duâ ettikten sonra şunları söyledi:
- Ruhumu elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki herhangi müslüman bir kul yeni bir elbise giydiğinde benim bu söylediklerimi söyler, sonra eski elbisesini alır ve onu Allah rızası için müslüman bir fakire giydirirse o elbiseden bir iplik o fakirin üzerinde bulunduğu sürece - kendisi ister hayatta, ister ölmüş olsun Allah'ın sığınağında, Allah'ın teminatında, Allah'ın himayesinde bulunur»