'ömür geçtikten sonra,acı olmuş,tatlı olmuş ne önemi var.can dudağa değdiğinde,nişapur'da olmuşsun,belh'te olmuşsun ne farkı var.muhabbet şarabı iç.çünkü benden ve senden sonra ay,hilalden dolunaya,dolunaydan hilale geçip duracak.'
İnsanın suretinin tezahürü,yaratıldığı esnadaki ilahi teveccühe dayanır.Bu, Allah'ın iki kudret eline dayanmaktadır.İki elden biri gaybı,diğeri görünür âlemi tutar. Birinden kutsal ruh zuhur eder,diğerinden kainat doğar.Kainattan kastım,biçimler,sayılar,harfler,kelimeler ve kitaplardır.Ağaçlar,kuşlar,çiçekler,denizler ve dağlardır.Onlara yağmurları,ırmakları,çocukları,ışıkları ve gölgeleri de ekleyebilirsin. Ve sonsuz çoğaltabilirsin.Yaratılış sonsuzdur.Tecellinin sınırı yoktur. Biz sınırlarız. İnsanoğlu tanımlar ve niteler. Bu sınırlara da dönüp isyan eder.
Değişmenin değişmez bir yasa olduğu dünyada,sevdaya boğulmamız,güzelle dolaşmamız gerektiğini söylüyorlar.İlk'e ve son'a aklımız yetmiyor madem,kana kana içmeli ezel şarabından.O zaman seher çağı açılıyor.
'yunan feylesofu,'bilgi bilenin haline göredir'diyor.bunu ihtiyatla karşılıyorum.bana göre ruh arındıkça içgörüsü açılıyor.buna sezgi melekesi de denebilir.doğru bilgi yolu izlendiğinde tefekkürü insan kendi içinde aramaz,onun sezgisel bir biçimde boy vermesini sağlar sadece.insanı olgunlaştıran da budur.kendini kendinden ne kadar çok artırabilirsen,içindeki kamil insanla o kadar çok özdeşleşebilirsin.o zaman evrene ilişkin bilgi sahibi kılınırsın.doğanın bilgisi,ilahi ilkenin bilgisinden sonra gelir.tabiatla arandaki uyumlu ilişki,amacına ulaşmanda yardımcı olur,artık varolanı değil,modeli görmeye başlarsın.gözlerin o denli keskinleşir ki,baktığın şeyin içini görürsün.geometrik biçimler,sayısal nicelikler,renkler,çizgiler,yönler,şeylerdeki oluşların farklı yüzleridir,bunu görürsün.kendini bertaraf eder,o'nunla özdeşleşirsin.bir şeyin bilgisi, o'nunla bağının bilgisidir,unutma.'