Tuhaf bir şey bu: Birtakım sokaklar, apartman numaraları, kent adları, günün belirli saatleri, bazı telefon numaraları, şehirlerarası birtakım kodlar, belirli insan sesleri, bazı vapurların limanlara varış ve dönüş saatleri, eskiden sık sık duymak istediğim bazı gülüşler, sözler, çok merak ettiğim birtakım haberler, bir iki doğum tarihi, bir sokağa günün belirli saatlerinde gölgelerin düşüşü, ve bir evin yeri benim için tüm önemini yitirmiş bulunuyor şu anda.
Yüzünü, o çocuk yüzünü anımsamak için, bir masanın köşesine atılmış fotoğrafına baktığım olurdu. Uzun saçların bir rüzgarda savrulmuş; yüzünde o eğri gülüşün hüzünlü gözlerinle bakıp dururdun bana...
''Hazır Dünya gibi bir şey,'' dedim. ''...Sanki her şey benim için hazırlanmış... Geçmiş ve de gelecek olaylar; aşklar, tutkular, acılar, gözyaşları, neşeli kahkahalar veya mırıltılar... Seçilmiş kişiler... Beni süzen gözler... Arzulayan ağızlar... Sabah taranan kadın saçları... Firketelerle tutturulan bukleler... Düzeltilen sakal ve bıyıklar... Yazılan ve beklenen mektuplar... Bir arabanın fren sesi... Bir sıra dişin parıltısı... Bir avucun sıcaklığı-ne bileyim ben. Her şey! dedim.''
"Uzun süre denizde mi olmak istersin tek başına yoksa gökyüzünde mi?" dedi .
Çok güldü.
"Denizde olmayı isterim hiç kuşkusuz... Aylarca yaşayabilirim denizin üstünde yalnız başıma... Gökyüzünde ne var ki?" dedi.
"Ama St. Exupery gökyüzünde ne çok şey bulmuştu."
Güldü.
"Tüm onlar Exupery'nin yüreğindeydi, beynindeydi. Oysa gökyüzü bomboş..."