Şiir kitabından ziyade ben şiir yorumlamayı severim. Zira şiir kitaplarını yorumlamak roman ya da öyküleri yorumlamaktan çok daha derin ve ağır olabiliyor. Bazen 300 sayfalik kitabin sonunda ucuruma yuvarlanacaksaniz duygularinizla, şair bu işi tek bir dizede yapabiliyor.
O yüzden insanlar en çok şiirlerde savunmasızdır..
Şair bircok konuya değinmiş şiirlerinde sadece aşkı baz almamış, eşitsizlik, annesizlik gibi geniş perdeden yazmış. Toplumsal sorununun kökenine dair metaforları bonkörce ve güzel bir dizilimle kullanmış.
Ben en çok 'Kim bilebilir ki?' şiirini sevdim; "Yağmur hiçbir zaman eşit yağmadı bu ülkede
Ve ben bir mülteci olmak isterdim,
Ucubeleşen şehrin varoş kasabasında şaşkına düşmüş insanların gazabına uğramış toprak bile utanıyordu artık yüzüne değen kirli ayaklardan.
Şehirler savaşa hazırlanıyorken korkutulan bütün çocuklar annelerin cesetlerine saklanmıştı.
Barbarlar gölge oyunu oynarken mahallemde,
Ben penrece arkasında perdelerle cebelleşiyordum,
Saksıdaki çiçeklerle savaşıyordum.
Ve içtiğim suya küser yemek yemeyi reddediyordum.
Ölüm gibi birşey oldu derler ya hani ama ben ölmedim sadece eksildim o kadar.
Nüfus gitgide fazlalaştı yaşadığım coğrafyada,
Kuytu zayıf uzun bedenim fazla geldi sahipsiz mezarlıklara kim bilebilir ki?
Kim bilebilir ki, şehrin kalabalığında sadece insanlığın kaybolabileceğini,
Kimileri geleceğini kaybederken
Ve bunu kim bilebilir ki yaşayan ve yaşatandan başka?"