İbn-i Ömer, ashab-ı kirâm’ın ileri gelen zenginlerindendi. Servetinin fazla birikmesine meydan vermez, eline geçeni yoksullara dağıtırdı. Sahip olduğu şeyler içinde en çok beğendiklerini, Allah yolunda kurban edilmek veya sadaka olarak verilmek üzere ayırırdı. İyi halini gördüğü ve bilhassa namaz kıldığını öğrendiği bütün kölelerini azad etmeye başlamıştı. Dostlarından biri onu ikaz etti ve kölelerinden bir kısmının sırf azad edilmek için camiye gittiğini söyledi.
Hazreti Abdullah kalbindeki muhabbetullahı gösteren şu güzel cevabı verdi.
-Bizi Allah ile aldatmak isteyenlere aldanmaya razıyız!
“Hiç kimse Hazreti Muhammed’in prensiplerinden daha ileri bir adım atamaz. Avrupa’ya nasip olan bütün başarılara rağmen Avrupalıların koymuş olduğu bütün kanun ve nizamlar, İslam kültürüne göre eksiktir. Biz Avrupa milletleri, medeni imkanlarımıza rağmen Hazreti Muhammed’in son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki, hiç kimse bu yarışta onu geçemeyecektir. Ve bu kitap (Kur’an’da) son derece pratik olduğundan ebediyyen tesirini kaybetmeyecek ve diğer milletleri etrafında toplayacaktır.”
Johann Wolfgang von Goethe
Sultân-ı rusul şâh-ı mümeccedsin efendim
Bî-çârelerle devlet-i sermedsin efendim
Dîvân-ı ilâhîde ser-âmedsin efendim
Menşûr-i "le-amruk"le müeyyedsin efendim
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammedsin efendim
Hak'tan bize sultân-ı müeyyedsin efendim
Şeyh Gâlib
(Peygamberlerin sultanı, şânı yüce bir pâdişâhsın efendim! Çâresizlere ebedî bir devlet ve devâsın efendim! Mahşerin dehşetli günlerinde, ümmetinin başında bir hâmîsin efendim! Şânın üzerine Cenâb-ı Hakk’ın “Sen’in ömrüne yemîn olsun!” diyerek and içtiği kasemle te’yîd edilmiş bir Peygamber’sin efendim!..)