"Sonra ben her defasında, acaba insanın görüntüsü kaybolmuyor mu hiç, gelip geçtiğimiz ya da oturup kalktığımız yerlerde kalıyor ve sittinsene böyle yankılanıp duruyor muyuz diye düşünürüm. Hatta bir an için içinde yürüdüğüm boşluk, insanların yıllar önceki görüntüleriyle doluymuş gibi görünür bana. Böyle göründüğü vakit, birçoğu çoktan toprağa karışmış olan çeşitli gövdelerin içinden geçiyormuşum hissine kapılırım haliyle ve ister istemez ürperirim. Sonra işte ben bu şekilde ürperir ve gözlerimi açıp hayretle bakarken usulca uzaklaşır o küçük kız, kalabalığa karışır ve saçlarını iki yana savurtarak şehir denen hengamenin içinde kaybolur gider. Zaman, çözülen düğmesini tutup sessizce ilikler bir bakıma ve ben artık yıllar öncesini göremez olurum. "