Helme Sözleri ve Alıntıları

Helme sözleri ve alıntılarını, Helme kitap alıntılarını, Helme en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Onda çocuk sevgisi çepişin oğlağa duyduğu sevgi kadardı. Ölümlerle yıkılmamak için fazla bağlanmamak gerektiğini kabullenmişti.
Gerçek Helme’yi elde ettiğinde tüm dünyası yıkılacaktı belki de… Ama o oradaki Helme’yi değil de yüreğindeki Helme’yi seviyordu. Bunları hiç düşünmüyor, aklına bile getirmiyordu. Acı duyuyordu, sadece sol göğsünün altındaki cevahiri dinliyordu. Aklını devre dışı bıraktığı için de acısı geçmiyordu. Belki de sevda buydu. Ruhunu gündelik işlerden ve dünyevi şeylerden koparmak için kanat ak gerekiyordu. İnsan ruhunu hissetmek için anız saplarının çıplak bacaklarında bıraktığı sızılar gibi acıyla mı dağlanmalıydı? Mutluluktan hissedemez miydi kalbinin atışlarını? Oysa sarılıp yatınca sevda da özlem de bitecek, ruh, bedenin hapishanesine geri dönecekti. Henüz bunu bilmiyordu.
Reklam
Anlatılan sevdaları aşağıladı, kendi sevdasını kutsadı. “O ne öyle. Anaları keçi çiti gibi, oğlanlardan kızlarını uzak tutmak için daire oluşturacak, ortada kızlar oynarken, gerdan kırarken oğlanlarla bakışarak cilveleşecek, bunun adı da sevda olacak. Hadi len” diyordu. Anlatılan masallardaki kavuşulmayan sevdalara özeniyordu. Ama kavuşamadıkça da günden güne eriyordu.
Her yıl yeri değişen bu ay isimleri yüzünden mevsimlerle ay isimlerini bir türlü denk getiremiyordu. Bildiği iğde silkiminin hazan, zeytin silkiminden sonra gelen günlerin kış, oğlakların dünyaya geldiği zamanın bahar olduğuydu. Baharın düşününce içi geçti. Hep özlediği günlerin bu yıl gurbete gidiş, bilinmez bir geleceğe ilk adım olduğu aklına gelince de kış hüznüne hüzün ekledi.
Hayat böyle bir şeydi, yaşadıklarımız geleceği düşünürken başımıza gelenlerdi.
“Hayat işte ne olursa bir anda olur, kötü de, iyi de bir anda” diyerek içini çekti.
Reklam
Yoksa sevdaya düşmek böyle bir şey miydi? Göz görmez, kulak duymaz mı olurdu? Gönül yare körü körüne bağlanır, hiçbir kötülüğün ondan geleceğine aklı kesmez miydi? Yoksa sevda aklı devre dışı bırakır, yürek tüm bedeni esareti altına mı alırdı?
Nereye gittiğini merak etti, kayanın altına doğru eğildiğinde çimenlerin üzerindeki onlarca gözyaşı damlasını gördü. “Bunlardan hangisi benim” diye düşündü, “benden önce birileri gelip seher vakti burada ağlamış olmalı” diye hüzünlendi, çiğ tanelerine anlam yükledi. “Hazan mevsimi de çekip gidecek” diye geçirdi içinden ve ekledi, “çiğ taneleri bunun habercisi.”
“Bu topraklarda insanlar erken büyüyor” diye iç geçirdi.
Gerçi öz kızlarına bile zulüm bu toprakların özünde vardı. “Yoksa neden çocuk yaşta kızlarını gelin etsinler, arayıp sormasınlar?”
Reklam
Özgürlüğüne vesile olan kar tanelerini sevecenlikle izliyor, gözlerinin içi gülüyordu. Kardelen çiçeği gibi hissetti kendini. Yağan beyaz kara, kara kışa inat, başını çıkarıp güneşe dönen Berfu gibi… Yasaklara göz hapsine rağmen dışarıda olmak dedi. Özgür olmayan bedenler için ne kadar büyük bi lütuftu. Ne sevda geliyordu aklına, ne evlilik. Bıraksalar yamacın en altındaki dere yatağına kadar durmadan koşardı.
Bir akşamlığına hayatına giren, bundan sonraki hayatına da sadece bir “olur” sözüne dayanarak yön verecek bu insanları düşünemeyecek, onlar için endişe edemeyecek kadar yabancıydı.
Sofrada süt çorbası, kuru fasulye, yumrukla kırılmış soğan bir de sessizlik vardı.
Lidya kral mezarlarından bitti ovadan önceki en son yüksekliğe dağ zirvesi gibi bir görünüm veriyordu. İşte tam burada Poyraz köylülerinin yazların üzüm bağlarıyla ilgilenmek için geldiklerinde yerleştikleri bağ evleri vardı. Bu bağ evleri bazı ailelerin daimi ikametgahı haline gelmiş, yeni bir köy kurulmaya başlamıştı. Poyrazlıların “bağ damı” diye nitelendirdikleri bu evler yüzünden yeni yerleşim alanının adı Poyrazdamları köyü olacaktı.
Kütüğün üzerini karlardan temizledi, oturdu. Bu defa elini gözlerine siper ederek kar tanelerine aşağıdan baktı. “Ne garip böyle bakınca kara gölgeler gibi insana huzur değil ürperti veriyor, fazla değil, başını azcık aşağı oynatsan, gözünün hizasında sevinçlere gebe beyazlık. Buğdaya yorgan, ölülere mezarda huzur, toprağa bereket bu kar, herkesi böyle mutlu eder mi?” diye geçirdi içinden. Yazları köye uğrayan deliyi düşününce, “Herkes için değil, işte benim bakışımda esenlik veren aydınlık, yerde uzanan delinin üzerine yağarken karanlığa dönüşüyor.”
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.