Her Kadın Gibi sözleri ve alıntılarını, Her Kadın Gibi kitap alıntılarını, Her Kadın Gibi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir erkek, ailesinin kendinin namusu uğruna karısına tokat atamazsa onunla nasıl başa çıkardı ki... Kadınları lafla yola getirmeye gelince; bu, şeytanın bile başa çıkamayacağı bir işti.
Erlend'i kendisine bağlamak için nesi varsa hepsini, sevgisini, vücudunu, namusunu ona vermişti. Hatta kendisine ait olmayan şeyleri : babasının şerefini, kızına olan sevgisini de ona vermişti.
Birçok kocalar karıları hakkında ileri geri konuşurlar,şundan bir kurtulsam derler ama çoğu pek iyi bilir ki, karısını kaybetmek felaketlerin en büyüğüdür.
... ~...
Cenaze törenini idare edecek olan Rahip Sira Erik 'e hediye edilmek için iki inek hazırlanmıştı. Lavrans bunları ille görmek istedi. Kendisi avluya çıkamayacağı için hayvanlar eve alındı. Bütün kış boyu besiye yatırılmış olan hayvanlar çok semiz, güzeldiler.
Cenaze günü verilmesi adet olan yemek için daha önceden hayvanlar kesildi. Bira hazırlandı. Ekmek pişirildi. Yatak takımları çıkarılıp bir kere daha gözden geçirildi. Lavrans ölmek üzere olduğu sırada evde, herşey sessiz sakin olsun diye, gerekli bütün hazırlıklar yapıldı.
Annesi, babası, Edvin ona hep iyilik aşılamışlardı ama Kristin onlardan uzaklaşır uzaklaşmaz kendisini günahın yakıcı zevkine terk edivermişti. Ahırlarda, samanlıklarda sevgilisiyle yatmış, okuduğu manastırın başrahibesi Fru Groa'yı aldatmaktan kaçınmamış, sırtında manastır elbisesi olduğu halde sevgilisiyle buluşmak için kötü evlere gitmişti.
Herkesi aldatmıştı.
Kristin: ''Anne, dedi, yıllarca bu çiftlikte babamla beraber ömür sürdün. Şimdi burasını bırakıp gitmek her halde acıdır senin için. Buna nasıl cesaret bulacaksın kendinde, anlamıyorum doğrusu...''
Ragnfrid küçük Lavrans'ı kollarına almış sallıyordu :
''Evet ama, dedi, babanı her günkü gibi avluda gidip gelir görmedikçe, burada kalmaya hiç cesaret bulamayacağım kendimde...''
O sırada kocasının hoşlanmadığı bir huyunu daha hatırladı : Erlend evinde çirkin, pis bir tarzda yemek yiyordu. Sofraya otururken ellerini yıkamıyor, sofrada iyi parçaları bulmak için elini sahanlara daldırıyordu. Sonra köpeklerini kucağına oturtuyor, herkes yemek yerken köpeklerin de sofradan yemek kapmalarına ses çıkarmıyordu.