Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Herkes İçin Kolay Usulü Fıkıh

Faruk Beşer

Herkes İçin Kolay Usulü Fıkıh Sözleri ve Alıntıları

Herkes İçin Kolay Usulü Fıkıh sözleri ve alıntılarını, Herkes İçin Kolay Usulü Fıkıh kitap alıntılarını, Herkes İçin Kolay Usulü Fıkıh en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Usul alanında ilk kez yazan âlim, Iǚmam Şafiı’dir
Mekke’de inen ayetlere Mekkî Ayetler denir ve başlıca iki temel konuları vardır: Tevhid, yani şirkten arınma ve vermeyi ve paylaşmayı öğrenme. Birisi dini ayakta tutan asıl temel, diğeri de dünyayı ayakta tutan asıl temeldir. Demek ki bu ikisi olmadan din olmaz. Ama sadece namaz, işin başından beri hep vardır. Medine’de inen ayetlere de Medenî Ayetler denir ve dini hükümlerin tama- mına yakını Medine’de gelmiştir.
Sayfa 22
Reklam
fıkıh denen bilgi var olduğun- dan beri elbette ona ulaşmanın bir usulü de vardı. Fakihler usulsüz konuş- muyorlardı.
Sayfa 16
“Ümmetimden hakkı ortaya koyacak bir grup insan sürekli bulunacak ve onları yalnız bırakanlar onlara zarar veremeyecek ve Allah’ın emri gelinceye kadar onlar bu minval üzere sürüp gideceklerdir” (Müslim)
Sünnet elbette Kuran-ı Kerim’den tamamen bağımsız bir kaynak değildir, onun bir açıklamasıdır. Ama mecazen de olsa ona kaynak, ya da delil denir. Şöyle de diyebiliriz: Sünnet, Kuran-ı Kerim’in peygamber tarafından yanlışsız olarak yaşanmasıdır. Ya da Kuran-ı Kerim’in canlı olarak görünmüş halidir.
Kuranı Kerim elbette her türlü dini bilginin ana kaynağıdır. Sünnet onun canlı olarak yaşanmasıdır. Iǚcma, bu ikisinde bulunan bir anlam üzerindeki it- tifaktır. Kıyas da bu ikisinde bulunmayan bir meseleyi bunlarda bulunan bir konuya kıyaslamaktır.
Sayfa 22
Reklam
“Allah benim ümmetimi dalalet üzerinde birleştirmez. Allah’ın eli cemaatle beraberdir. Kim ayrı düşerse cehenneme ayrı düşer.” (Tirmizî)
“Fıkıh kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri, ya da haklarını ve görevle- rini bilmesidir”.
Sayfa 13
"Def-i mefasid celb-i menafi’dan evladır." Kötülükleri izale etmek, faydalı olanları yapmaktan önceliklidir. Sabahattin Zaim Hoca’dan duymuştum; Ebu’lula Mardin’den naklen şöyle demişti: “Roma Hukuku ile İslam Hukuku arasındaki en temel farklılık bu maddedir. İslam’da kötülüklerin giderilmesi önceliklidir, Roma Huku- kunda ise iyiliklerin yapılması önceliklidir”.
Sayfa 114 - Nün yayınları
Efendimiz (sa) “Allah’ın eli cemaatle beraberdir” (İbn Hibban) buyu- rur. Elden maksat desteği ve gücü demektir. Demek ki bu fazlalık Allah’ın onların verecekleri karara olan katkısıdır. Bu gün güçlerin birleştirilmesiyle gerçekleşen ve o güçlerin toplamından fazla olan sinerji diye bir güçten söz ederler.
Sayfa 32
Reklam
”Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun”. Peki, zikir ehli kimdir? Kuranı Kerim’e baktığımızda onun; bizzat Ku- ran, namaz, Allah’ı anma, bizzat Hz. Peygamber ve tespih gibi şeylere zikir dediğini görürüz. Zikir’in asıl anlamı hatırlama demek olduğuna göre bil- meden de hatırlama, yani zikir olmaz. O halde ehli zikir bu sayılanların ehli olan ve kısaca; bilen ve bildiğiyle amel eden âlimdir, diyebiliriz.
Sayfa 89
Mücmeli ancak Şari’in kendisi açıklar. Kuranı Kerim’de salat, zekât, hac gibi ibadetlere ilişkin hükümlerin çoğu mücmel ifadelerle gelmiştir. “Namaz kılın”, “zekât verin” gibi ayetlerde emredilen namazın ve zekâtın nasıl eda edileceğini biz sadece bu emirleri düşünerek anlayamayız. Bunu sözün sa- hibine sormak zorundayız. Mutlak Şari’ olan Allah adına bunları açıklayan ise, O’nun Rasulüdür. O bize mesela, günde beş defa, şu kadar rekâtla şu şekilde namaz kılın, ya da şu şu mallarınızın kırkta birini fakirlere verin der, böylece biz de bu mücmel ifadelerin nasıl anlaşılacağını öğrenmiş oluruz.
Sayfa 77 - Nün yayınları
O halde sünnet bizi bağlamaz, bir hüküm Kuran'ı Kerim'de varsa alırız, yoksa almayız gibi ifadeler Kuran'ı Kerim'i de Sünneti de anlamamaktan kaynaklanan modern sözlerdir ve bizzat Kuran'ı Kerim'in kendisine de zıttır.
Sayfa 29 - IFAV
Bir kelimenin lügatteki anlamına rağmen Şari’ değil de halk onu baş- ka bir manada kullanmaya alışmış ve böylece yaygınlaşmış da olabilir. O zaman onların örfünde onun hakikat anlamı bu olur ve bu da hakikat-i örfiyye adını alır. Mesela veled kelimesi her doğmuş olan anlamına ge- lirken örfte sadece erkek çocuk için kullanılması yaygınlaşınca bu anlamda kullanılması hakikat olmuş olur. ‘Doğmuş olan’ anlamında hakikat-ı lüğavi- ye, erkek çocuk anlamında da hakikat- örfiyye olur. Bu konudaki genel kural şudur: “Kelamda aslolan hakikattir. Hakikat mümkün olmazsa ancak o zaman mecaza gidilir”.
Sayfa 71 - Nun yayınları
İslam alimlerinden hiçbiri sünnetle amel edilmeyeceğini söylememiş aksine hepsi sünnetin bağlayıcı bir delil olduğunda ittifak etmişlerdir. Sünnetin delil olmasına karşı çıkanlar modern zamanlarda batıdan etkilenerek ortaya çıkmış kimselerdir.
Sayfa 25 - IFAV
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.