Nizanim min ji ew hez dikir an na,wê jî nizanim
Min terka wê kir,ne di hişê min de bêhna bedena wê maye,ne jî rengê çavên wê te ber çavên min.Edî dengê we jî nayê bîra min,ji xeynî carînan ku ew dengê wê yê nerm ku êvaran bi awayekî westiyayî derdiket tê bîra min.
Nizanim min ji wan hez dikir an na,wê jî nizanim.Min terka wan kir.Ne di hişê min de bêhna bedena wê maye,ne jî rengê çavên wê tê ber çavên min.Edî dengê wê jî nayê bîra min…
Bu ülkede mevsimler yok, tek bir mevsim içindeyiz, sıcak, tekdüze bir mevsim, uzun sıcak kuşağındayız dünyanın, bahar diye bir şey yok, baharın dönmesi diye bir şey yok.
İster aile topluluğu olsun, ister başka türlüsü, her topluluk tiksinti vericidir; bizim için alçaltıcıdır. Yaşamı yaşamak zorunda olmanın temel utancı içinde bir aradayız. İşte burada ortak öykümüzün, üçümüzün de bu iyi niyetli kadının, toplumun öldürdüğü annemizin çocukları olmamızın öyküsünün en derin noktasındayız. Annemize umutsuzluktan başka hiçbir şey bırakmamış olan toplumun tarafındayız. Öylesine güven dolu, öylesine sevecen olan an nemize yapılanlar yüzünden yaşamdan nefret ediyoruz, birbirimizden nefret ediyoruz.
Kaldırımda, kalabalık, her yöne akıyor, ağır olsun, canlı olsun, yollar açıyor kendine, bırakılmış köpekler gibi uyuz, bir Çinli kalabalığı, bugünün refah dolu resimlerinde de hâlâ görüyorum bunu, hiçbir zaman sabırsızlığa kapılmadan, kalabalıklarda yalnız olarak, neredeyse mutluluktan, kederden, meraktan yoksun olarak yürüyorlar, gider gibi görünmeden, gitme amacı gütmeden, yalnızca şuraya değil de buraya yönelerek, yapayalnız ve kalabalık ortasında, hiçbir zaman kendi başlarına yalnız değil de kalabalık ortasında yalnız olarak yürüyorlar.