HİROŞİMA üstüne konuşmak kolay değil. Konuşsa konuşsa, HİROŞİMA üstüne konuşmanın ne denli güç olduğunu konuşabilir insan. Hiroşima bilinci önceden açıklanan örnek bir aldanış sanki.
Onu böyle hem özgür hem tutuk, hem doğru hem yalancı, hem anlaşılmaz hem içi dışı bir yapacak ne geçmiştir başından? Rastgele aşklar yaşamaya bu denli teşne? Aşkla karşılaşınca bu denli ürkek?
Kadın: Dünya haberlerini de gördüm sinemalarda.
İkinci gün, tarih böyle yazıyor, ben uydurmuyorum, ikinci gün bir takım hayvanlar türemiş toprağın, küllerin altından.
Köpeklerin resmini çekmişler.
Geleceğe kalsın diye.
Gördüm bunları.
Dünya haberlerini gördüm.
Gördüm diyorum.
Birinci gün.
İkinci gün.
Üçüncü gün.
Erkek: (Kadının sözünü keser). -Sen hiçbir şey görmedin.
Hiçbir şey.
(Ayağı kopuk bir köpek. İnsanlar, çocuklar, yaralar. Yanıklar içinde bağrışan çocuklar.)
Kadın: ... On beşinci günü de.
Çiçeklerle örtülüydü Hiroşima. Her yansa mavi kantaronlar, kuzgun kılıçları, ve o güne değin çiçeklerde görülmemiş bir coşkunlukşa küllerin altından fışkıran kahkaha çiçekleri, sabah sefaları. (*)
Hiçbirini uydurmuyorum bunların.
Erkek: Hepsini uyduruyorsun.
Kadın: Hiçbirini.
* Bu sözleri olduğu gibi John Hersey'in hayranlık duyduğum "Hiroşima"sından aldım. Sadece çocukların ölümünü anlarmak için kullandım.