Ülkemizde az tanınan bir yazar. Ama ben Mısır’ın gözbebeği olan bu yazarı çok beğendim. Bazı yazarlar hayal gücü ile yazar, bazı yazarlar ise gördüklerini, maruz kaldıklarını, tarihi olayları yazar. Ve en güzel yazarlar ikisinin harmanlamasını yazar.
Necip mahfuz da kendi ülkesini ele alıyor kitaplarında. Tıpkı Orhan Pamuk’un İstanbul’u Yaşar Kemal’in Çukurova’yı, Mehmet Uzun’un Mezopotamya’yı, Amin Malof’un Ortadoğu’yu İzabel Allende’nin Şili’yi, Eduardo Galeano’nun latin Amerika’yı ele alması gibi. Bu listeyi uzatmak mümkün.
Bu kitap Necip mahfuz’dan okuduğum ikinci kitap ve devamı da gelecektir. Dili oldukça akıcı, ve bir günde okunacak güzel bir kitap.
Olay 1950’lerin Mısır’ında geçiyor. Her ne kadar ihanet ve intikam olarak görünse de aslında siyasi olarak da okunabilecek bir kitap. Yazar siyasi kısmına değinmeden ama bunu belli ederek daha çok ihanete uğramış ve bu ihanetin bedelini almak isteyen kahramanın yaptıklarını anlatıyor.
Kimdir bu ihanet edenler, her zaman olduğu gibi çevresindeki en yakın kişilerdir bunlar. Hırsız olmasını isteyen, neden hırsızlık yapılması gerektiğini anlatan onun düşünce öğretmenim dediği en yakın arkadaşı ve “senden başka erkek tanımıyorum.” Diyen çocuğunun annesi.
Dönemin adaletinin de nasıl olduğunu, adaletin ve devletin kimden yana olduğunu da gösteriyor aynı zamanda.
Kitabı okumak isteyenler için keyfli okumalar dilerim.