İtiraf edemediği, kimseye söyleyemediği, kendinden bile saklamaya çalıştığı bir sırrının olduğunu biliyordu, ama o sırrın ne olduğunu henüz keşfedememişti. Onu bir yakalayabilse.. onun ne olduğunu bir anlayabilse..
mutlulukla mutsuzluk, umutla umutsuzluk birbirini besleyerek fışkırıyorlardı, avuntu ve düşkırıklığı da birbirini besleyen iki rakip güç haline gelmişti, dövüşüyorlar ve uzlaşıyorlardı; uzlaştıkları anda ve yerde yeni bir dövüşü başlatıyorlardı.
Ah, ne karışık şeyler. Uzaktayken yakındaymış gibi olmak; yakındayken uzaklaşmak., ölü haline gelmek.. ölü olunca dirime ulaşmak., sevginin içinden ayrılık çıkartmak, ayrıyken..