#qotd @canyayinlari kısa klasikler serisini sever misiniz? Seriden okuduğunuz eserler var mı?
Merhaba arkadaşlar, bu ay #canlandıranokumalar , #aydabirklasik ve #kısakısaokuyoruz gruplarımız için #hiyeroglifmasallar eserini okudum.
#kitapkonusu
Walpole’un ilk kopyalarını kendi matbaasında bastığı, tuhaf bulurken bir yandan aşinalık
Kitabı değerlendirmeden önce kitabın içeriği ve dünya edebiyatındaki yerinden bahsetmek istiyorum. Kitap birtakım Doğu usulü masallardan oluşuyor, hatta haddizatında
Binbir Gece Masalları 'nın devamı niteliği taşıyor, elbet yazarın üslubu ve Got Edebiyatı'nın kendine has tarzı da açıkça belli oluyordu. Ayrıca kısa hikayelerin ilk yazarı olan
Edgar Allan Poe 'dan önce Batı dünyasında Doğu Edebiyatı'nın masallarının yer alması ve kısa hikayelere geçiş için çok önemli bir rol oynar. Zaten
Edgar Allan Poe 'nun Walpole'dan ne kadar etkilendiğini Got Edebiyatı ile kendi karakterini ne kadar içselleştirdiğinden de anlayabiliriz. Yazarın
Otranto Şatosu kitabını -benim gibi- daha önce okuduysanız bu kitap hakkında beklentileriniz biraz farklı şekillenmiş olması mümkün fakat bu kitap yazarın en popüler kitabı olan
Otranto Şatosu 'ndan bambaşka bir tarza ve atmosfere sahip. Bence Got Edebiyatı'nı seviyor iseniz ve Doğu usulü masallardan da haz alıyorsanız bu kitap tam size göredir. Aksi taktirde de bence yine de bir şans verilebilir, halihazırda çok hafif bir kitap. İyi okumalar dilerim!
Kitap hakkında bir inceleme yazma ihtiyacı hissettim, çünkü bu kadar kısa bir kitap olmasına rağmen akıcı olmayan bir başka eser okumadım. Belki de türünün öncü eserlerinden biri olmasına rağmen, bana o hissiyatı yaşatmadı.
Daha detaylı bir inceleme yapmak gerekirse, öncelikle beğendiğim önsöz ve sonsözden bahsetmek istiyorum. Yazar, kitabın hangi dönemde ve hangi koşullarda yazıldığını güzel bir şekilde açıklamış. Gerçekten zorlu bir dönemde ve türlerin henüz gelişmediği bir zamanda, farklı bir şey yapmak ve yenilik getirmek amacıyla yazmış. Bu çabasına büyük saygı duyuyorum. Ayrıca birçok kitapta yazılış süreci hakkında önsöz veya sonsöz olmasını keşke daha sık görsek.
Hikayelere gelince, maalesef beni hiç etkilemedi. Altı hikaye var, sadece ilk hikayeyi biraz komik bulabildim. Diğer hikayeleri okurken çoğu zaman hiçbir duygu hissetmedim. Yazarın masalsı ifadesine rağmen, hikayeler benim için masal gibi gelmedi; daha çok tutarsız ve sallamasyon mahalle hikayeleri gibiydi, sadece kraliyet ailelerine uyarlanmış bir haliydi. Komiklik hissiyatı hiç vermedi. İronik kısımda bazen coğrafyasından esintiler yakalamaya çalıştığı için ara sıra yabancılık çektim bunu dikkatli okuyarak gidermeye çalıştım, bence yine de ironi yönünden eksiklikleri vardı.
Sonuç olarak, evet, zorlu bir dönemde farklı bir eser olsa da yazardan bir noktada ayrılıyorum; bu bir başyapıt değil, sıkıcı bir kitap.