Muhterem vatandaşlarım! Şu gördüğünüz mendilimden başka mendilim yok: O da gördüğünüz gibi yırtık bir mendildir. Üstelik ben, üzerinize afiyet, nevâzilim. Fakat gördüğünüz gibi bir tek yırtık mendilim var. Onun içine de bir patlıcan ya sığar ya sığmaz.Bigün biz iktidara geçince gelip ceplerimi karıştırırsanız, yine bu tek yırtık mendili bulacaksınız.
Muhterem vatandaşlar, şunu arz etmek istiyorum ki, biz patlıcan dolması istiyorsak, bunu kendimiz için istemiyoruz, halk için istiyoruz.
Bu bilinen dünya üzerinde yaşayanların bilmedikleri bir başka dünya daha varmış. O bilinmeyen başka dünyanın altı kıtası ile, o altı kıtada yaşayanların bilmedikleri bir de yedinci kıta varmış. Bu bilinmeyen yedinci kıtada yaşayanların, o kıta içinde bilmedikleri bir memleket varmış. İşte bu bilinmeyen dünyanın, bilinmeyen kıtasındaki bilinmeyen memleketin bilinmeyen insanları, bilinmeyen bir zamandan beri kendi kendilerine yaşar dururlarmış.
Ad ada benzer, yer yere benzer, er ere benzer, kişi kişiye, dişi dişiye benzer; masal söyleriz, kimse alınmaya! Dilimiz sürçer,adınız geçer, kimse darılmaya!
“İlkçağlarda mı, ortaçağlarda mı, yeniçağlarda mı bilinmeyen bir zamanda... Avuç içi gibi bilinen bu yeryüzünün bilinmeyen bir yerinde açları toklarından çok, düşünenleri konuşanlarından az bir ülke varmış. O ülkede yaşayanlar bolluk içinde darlık, varlık içinde yokluk çekerlermiş. Başları önlerine eğik, bakışları içlerine dönük, gönülleri dışarıya kapanık yaşar giderlermiş.”
İnsanların bilhassa kudretliler doğru sözden hoşlanmazlar, yalandan hoşlanırlar, böylece kendilerine iyilik edilmektense aldatılmalarını tercih ederler.
İncir çekirdeği dolmamış ama, "adı var, kendi yok" ülkesinde, "kendi var, adı yok" yönetiminde yaşayan "ne var, ne yok" kişilerin mırıltıları da kesilmiş. Adı ne? diye soran tek kişi kalmamış.