Hukuk Felsefesinin Prensipleri

Georg Wilhelm Friedrich Hegel

Oldest Hukuk Felsefesinin Prensipleri Quotes

You can find Oldest Hukuk Felsefesinin Prensipleri quotes, oldest Hukuk Felsefesinin Prensipleri book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Bir şeyi evrensel olarak koymak, ya da evrensel bir şey olarak onun bilincine varmak, bilindiği gibi, düşünce'dir (karş. S 13, R ve S 21, R). Düşünce, bir muhtevayı en basit şekline indirgediği zaman, ona en son determinasyonunu vermiş olur. Hukuk olan şey, yalnız evrensellik formunu değil, fakat hakikî determinasyonunu almak için de kanun
Sayfa 206 - SümerKitabı okudu
Kültüre gelince, onun tabiî ilerleyişi, belli bir muhtevayı duyulur ve dolaysız formundan kurtarıp, ona uygun düşen entelektüel forma kavuşturmak yolunda uzun ve zahmetli bir mücadeledir. Bunun için, yeni gelişmeye başlayan bir hukukî kültürde, seremonilerin ve formalitelerin çok büyük bir önemi vardır, ve yalnızca sembolden ibaret şeyler olmaktan öte bir değer taşırlar.
Sayfa 213 - SümerKitabı okudu
Reklam
Suç, kendiliğinde, sonsuz bir tecavüz olmakla birlikte, bir mevcut olay olarak, nicelik ve nitelik bakımından (S 96) ölçülebilmelidir. İmdi, suçun burada mevcudiyetinin esas karakteri, kanunların gücü ve geçerliği hakkındaki düşünceyi ve bilinci zedelemek olduğuna göre, sivil toplum için arzettiği tehlike onun büyüklüğünün belirlenmesinde kullanılabilecek bir ölçüdür, ya da hiç olmazsa bu niteliğin karakteristiklerinden biridir. Fakat, bu nitelik veya bu büyüklük sivil toplumun durumuna göre değişir. Bu durum, bir metelik veya bir şalgam çalan bir kimseye ölüm cezası verilmesini haklı kılabileceği gibi, bundan yüz, hattâ bin kere daha önemli bir hırsızlığın daha hafif bir şekilde cezalandırılmasını da haklı kılabilir. Sosyal tehlike görüşü, ilk bakışta, suçu ağırlaştıracakmış gibi görünürse de, aslında tam tersine daima cezanın hafiflemesine yardım eden sebeplerin başında gelmiştir. Bir ceza kanunu, her şeyden önce kendi zamanının ve sivil toplumun o zamanki durumunun ürünüdür.
Sayfa 214 - SümerKitabı okudu
Bir sınıf, kanunların tümüne has ortak bir karakterden yararlanarak hukukun ve hukukî prosedürlerin icra tarzının bilgisini ve hakkını yasal yoldan takip edebilme imkânını elde ettiği ve, ayrıca, hakları söz konusu olan insanların diline yabancı bir terminoloji kullanarak kendisini dışa kapalı bir klik haline getirdiği zaman, geçimlerini kendi faaliyetlerine, kendi iradelerine, kendi bilgi ve becerilerine borçlu olan sivil toplum üyeleri, hukukun dışında bırakılmış olurlar, yani yalnız kendilerine özgü ve kendi şahıslarına ait olan şeyin değil, aynı zamanda işlerindeki cevhersel ve rasyonel olan şeyin de uzağında kalırlar; bu sınıfın bir çeşit vasiliği ve hattâ köleliği altına girerler.
Sayfa 220 - SümerKitabı okudu
Modern zamanlarda nehirler tabii sınır olarak görülmelerine rağmen, öyle değildirler; tıpkı denizler gibi, insanları ayırmaktan çok, birbirlerine bağlarlar.
Sayfa 229 - SümerKitabı okudu
Denizle temasın ne gibi kültür imkânlarını içerdiğini anlayabilmek için, sanayi gelişmiş milletlerin deniz karşısındaki tavrıyle, Mısırlılar ve Hindliler gibi denizcilikten uzak durup kendi içlerine kapanmış ve en korkunç ve menfur bâtıl inançlar içine gömülmüş olan milletlerin onun karşısındaki tavrını karşılaştırmak yeter. Oysa, ilerleme gayreti içinde olan bütün büyük milletler, tam tersine, hep denize açılırlar.
Sayfa 229 - SümerKitabı okudu
Reklam
Kent, sivil iş hayatının yeridir. Burada, düşünce doğar, kendi üzerine döner ve gelişerek parçalayıcı görevini sürdürür. Burada her kişi, kendisi gibi bir hukukî şahıs olan başka kişilerle ilişkiye girerek, kendi varlığını bu ilişki içinde ve bu ilişki aracılığıyle devam ettirir. Köy [kırsal bölge] ise, tabiata ve aileye dayanan bir objektif ahlâklılığın yeridir. Böylece, kent ve köy, henüz idesel nitelikte iki moment oluştururlar. Devlet, bu iki momentten doğmakla birlikte, aslında onların hakikî temelini teşkil eder. Objektif ahlâklılığın, dolaysız olduğu safhadan başlayıp, sivil toplumdan, bölünme safhasından, geçerek devlet'e- bu önceki safhaların temeli olarak devlet'e- doğru bu gelişmesi, devlet kavramının bilimsel felsefi ispatını oluşturur. Felsefe biliminde ispat demek, ancak bu tür bir gelişme demektir.
Sayfa 234 - SümerKitabı okudu
Devlet, objektif ahlâk İdesi'nin fiil halindeki realitesidir- kendi kendisine açıkça görünen, kendi kendisini bilen ve düşünen ve bildiğini, bildiği için, yapan cevhersel irade olarak ahlâkî espri'dir. Devlet, örf ve âdetlerde dolaysız olarak; bireyin kendilik bilincinde, bilgisinde ve faaliyetinde dolaylı olarak mevcuttur. Buna karşılık, birey de devlete, kendi öz mahiyetine, gayesine ve faaliyetinin bir ürününe bağlanır gibi bağlanarak, onda kendi cevhersel özgürlüğünü bulur.
Sayfa 235 - SümerKitabı okudu
Bu konuların felsefece ele alınışı, onların yalnızca iç yanıyle, kavramlarının düşüncesiyle ilgilidir. Rousseau'nun bu kavramın incelenişine katkısının değerli yanı, devletin temeline, kendisine hem şekil (meselâ, toplumsal içgüdü, tanrısal otorite gibi), hem de muhteva olarak düşünceyi alan, hattâ bizzat kendisi düşünce olan bir prensibi,
Sayfa 236 - SümerKitabı okudu
Devlet, cevhersel iradenin fiil halindeki realitesi olarak, bu iradenin evrenselleşen ve evrenselleştiğini bilen özel kendilik bilinci içinde aldığı realite olarak, kendiliğinde ve kendisi-için rasyonel'dir. Bu cevhersel birlik, kendiliğinde mutlak ve hareketsiz bir gayedir ve özgürlük, bu gayede en yüksek değerini bulur. Öte yandan, bu nihaî gaye, en yüksek vazifeleri devletin üyesi olmak olan bireyler karşısında mutlak bir hakka sahiptir.
Sayfa 235 - SümerKitabı okudu
122 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.