Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hukuk Sosyolojisine Giriş

Ülker Gürkan

Hukuk Sosyolojisine Giriş Sözleri ve Alıntıları

Hukuk Sosyolojisine Giriş sözleri ve alıntılarını, Hukuk Sosyolojisine Giriş kitap alıntılarını, Hukuk Sosyolojisine Giriş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilim ne tek başına aklın ne de gözlem ve deneyin bir sonucudur. Kant'ın da işaret ettiği gibi, bilgilerimizin içeriğini duyu verilerimiz, yani algılarımız oluştururken, biçimlerini de aklın verileri, kavramlar oluşturur. Böylece bilim aklın ve algı verilerinin uygun biçimlerde birleşmesinden meydana gelmektedir. Bu nedenle bilimi daha ayrıntılı bir biçimde şöyle tanımlıyabiliriz: "Bilim kontrollü gözlem ve gözlem sonuçlarına dayalı mantıksal düşünme yolundan giderek olguları izah gücü taşıyan hipotezler (açıklayıcı genellemeler) bulma ve bunları doğrulama metodudur"
Sayfa 7 - Siyasal Kitabevi
.... "İstibdat yönetimi ise tek başına bir kişinin tüm güçleri elinde topladığı, her alanda mutlak söz hakkına sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Doğası gereği geniş düzlüklere yayılmış imparatorluklarda ortaya çıkar. Hükümdar toplumu heves ve kaprislerine göre yönetir, onu sınırlayacak ne bir kural ne de bir kişi vardır. Sebebine gelince böyle bir toplumda din ve gelenek her şeye egemendir; fertleri itaat ve kölelik zihniyeti ile yetiştirilirler, bu nedenle de hükümdar ile halk arasında aracı hiçbir kimse ya da müessese var olamaz. Üstelik böyle bir toplumda devlet adamlarının hiç bir mal ve can güvencesi yoktur. En ufak bir kuşku halinde hükümdar tarafından berteraf edilirler. Montesquieu bu tür toplumlara örnek olarak Türkleri, Acemleri, Rusları ve diğer bazı Afrika ve Asya devletlerini gösterir." ... Ülker GÜRKAN, (1988), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 40, Sayı 1, 1988, 0 - 0, 10.1501/Hukfak_0000000778 Ülker Hocanın Montesquieu'nun Kanunların Ruhu Üzerine eserine ait incelemesine ait bir alıntı. Montesquie'nun incelemelerini tavsiye edebilirim. 17. - 18. yy aydınlanma çağı için önemli seslerden biridir.
Reklam
C.E.M. Joad, "Felsefenin ne gereği var" sorusuna şöyle cevap veriyor: "Anlama ihtiyacımızı tatmin etmek. Herkes bu şaşırtıcı dünyanın anlamını bilmek, insan yaşamının önemini, amacını bilmek ister. Hayatın gayesi nedir? Nasıl yaşanmalıdır vb. Kısacası felsefe ruhun kosmos üzerindeki macerasının bir tasviridir."
Sayfa 6 - Siyasal Kitabevi
İnsanoğlu içinde yaşadığı evreni açıklamak için binlerce yıl mitolojiye, dine, metafizik gibi bilim dışı yollara ve en sonunda bilime başvurmuştur.
Sayfa 1 - Siyasal Kitabevi
Gazali'ye göre bilim sadece din bilimidir; küfran olmamak için diğer bilimlerden, matematikten bile uzak durmak gerekir. Dünyanın fiziksel yasalara göre işlediği yalandır. Allah dünyayı her an yok etmekte ve yeniden yaratmaktadır. Kısacası neden-sonuç ilişkisi diye bir şey yoktur. Herşeyin nedeni Allah'tır ya da Allah'tan başka neden yoktur. Osmanlı toplumu da Imam Gazali'nin etkisinde kaldı; Simavna Kadısı Şeyh Bedrettin 1420'de "Evrenin başlangıcı ve sonu yoktur. Evren kendisini oluşturup, dengeleyen önsüz ve sonsuz bir süreçtir" dediği için dinsizlikle ve bozgunculukla suçlanıp ölüme mahkûm edildi.
Sayfa 4 - Siyasal Kitabevi
Reklam
Bilgilerimiz çok çeşitli olmakla beraber, aynı değerde değillerdir, nitekim H. Spencer bunu açıkça belirterek üç tür bilgi ayırt etmiştir: Basit (amiyane, gündelik) bilgi, bilimsel bilgi ve felsefi bilgi.
Sayfa 1 - Siyasal Kitabevi
J. J. Rousseau ünlü "Sosyal Sözleşme" sinde (1762), "Doğruyu ve akla uygun olanı aradım, olgular hakkında tartışmalara girmiyorum" demiştir.
Sayfa 13 - Siyasal Kitabevi
Sosyal olayların insana, özellikle duygusal yaşamına yakınlılıkları da onların bilimsel bir biçimde incelenmelerini uzun süre engellemiştir. Durkheim işte bu nedenle sosyal olayların, sosyal olguların birer eşya (şey) gibi gözlenmesi gereğinde ısrar etmiştir.
Sayfa 12 - Siyasal Kitabevi
Artık günümüzde iyice anlaşılmıştır ki, felsefe bilimin bittiği yerden başlamalıdır; bilimsel gerçeklerle ilgilenmeden, onları öğrenmeden yapılacak felsefe boş ve yararsız kalacaktır.
Sayfa 7 - Siyasal Kitabevi
Reklam
Eskiden tüm bilimler felsefenin kapsamı içinde yer almış ve bu durum XVII. yüzyıla kadar sürmüştür. Bu tarihten başlıyarak önce fizik, kimya, biyoloji gibi müsbet bilimler ve en son psikoloji ve sosyoloji felsefeden ayrılarak bilimsel kimliklerini kazanmışlardır. Bu ayrılmanın nedenlerini şöyle sıralayabiliriz: Öncelikle sayılan bu bilimler yavaş yavaş belirli bir inceleme alanına sahip olmuşlar ve sonra inceleme alanlarına uygun yöntem ve teknikler geliştirmişlerdir. İşte bu iki yönden belli bir gelişme düzeyine erişen her çalışma felsefenin sultasından çıkar ve bağımsızlaşır. Bağımsızlaşma arttıkça da her bilimin ilerleme imkânı çoğalır, bulguları daha güvenilir hale gelir, doğal ve sosyal çevrenin denetimini sağlayan bilgi üretme gücüne sahip olur. Oysa felsefede bu tür bilgi üretme gücü yoktur. Bu nedenle felsefe hakkında ileri geri çok şey söylenmiş, alay konusu olmuş ve hatta reddedilmek istenmiştir. Oysa felsefe insanın bilme, anlama ve gerçeği görme merakını gidermek için vardır.
Sayfa 5 - Siyasal Kitabevi
Durkheim ünlü eseri Sosyolojik Yöntemin Kuralları'nda sosyal olguyu bireyin dışında bulunan ve sahip olduğu bir zorlama gücü sayesinde kendini ona kabul ettiren davranma, düşünme ve hissetme biçimleri olduğunu (43) ifade ile "Bir toplumsal olgu, bireyler üzerinde uyguladığı ya da uygulayabileceği dış zorlama gücüyle tanınır; bu gücün varlığı ise, ya belirli bir yaptırımın bulunması ya da olgunun, kendisini çiğnemeye yönelen her bireysel girişime karşı gösterdiği dirençle tanınır (s. 47) der. Her hukuki önerme de yaptırımlı bir davranış kuralı olarak tanımlandığına göre hukuk dıştan zorlama ve kendini zorla kabul ettirme öğelerini en belirgin biçimde taşıması nedeniyle birinci derecede önemli sosyal olgudur.
Sayfa 21 - Siyasal Kitabevi
" Yalnız hayat şartları, hukuk kurallarını etkilemez... Hukuk kuralları da hayat şartları üzerinde etki yapabilir. "
"Kavram" herhangi bir nesne şey, olgu hakkında soyut ve genel fikir demektir. Her dilde binlerce kelime vardır; ancak kavram dediklerimiz daha az sayıda olup, özel bir önem ve anlam taşırlar. Kavramı "Sözcüklere gerçek anlamlarını vermek ve bunlar aracılığı ile düşünmek, olayların ve süreçlerin özünü kavrayıp temel yanlarına ve özelliklerine ilişkin genellemeler elde etmek olanağını sağlayan, nesnel çevrenin insan düşüncesindeki yansıma biçimidir" diye tanımlayabiliriz.' Bkz. Ö. Ozankaya, Toplumbilime Giriş, Ankara 1984, Beşinci Basım, s.30. "Terim" ise, konuşma dilinde pek kullanılmayan bilim ve san'atla ilgili bir kavramı belirten, tanımlayan kelimedir. Bilimsel kavramların hangi anlamda kullanıldığını iyi bilmek gerekir. Örneğin "kültür" kavramı bir sosyolog veya antropolog için herhangi bir toplumun "toplumsal mirasının tümü" demektir. Oysa sıradan bir insan için resim, müzik, san'at etkinlikleriyle ilgilenme, görgü kurallarının bilgisine sahip olma anlamını taşır. Öte yandan "kültür" terimi bakteriyolojide büsbütün ayrı bir anlam taşımaktadır. Gene "bürokrasi" terimi bir sosyolog için "belirli bir sosyal yapıyı ifade ettiği halde, halktan birisi için evrak bolluğu, can sıkıcı yazışmalar ve zaman kaybı demektir. "Ceza" bir hukukçu için "kanunla suç diye nitelendirilen bir fiile öngörülen "ceza yaptırımı"nı ifade ettiği halde, meslekten olmayanlar için hukuka aykırı her türlü fiile öngörülen yaptırım demektir.
Sayfa 9 - Siyasal Kitabevi
Geleneksel felsefe daha çok metafizik sistemler kurma eğiliminde iken, XX. yüzyılın başından beri yeni bir eğilim güçlenmektedir: Evrenin gerçek niteliği, insan varlığının anlam ve amacı üzerinde spekülatif düşünme yerine, varlık alanında bilimsel verilerden de yararlanarak, bunları birbirleriyle, bağdaştırmağa çalışmak; bilgi ve değerler alanında kullanılan kavramların mantıksal tahlilini yapmak.
Sayfa 6 - Siyasal Kitabevi
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.