Hayatta her şeyin mümkün olduğunu, olanaksız olarak gördüğün şeylerin oluru olduğunu, tüm insanlara eşit mesafede güvenilmesi gerektiğini, herkesin içinde gizli bir şeytan bulunduğunu ve ne zaman hangi şartlarda onu çıkaracağının belli olmadığını o gün anladı.
İyiler kötülüklerle, kötüler iyi şeylerle mi sınanır hep?
Hüma mutluluktan ve mutluluğunu tek başına kutlamayı beceremediğinden Allah'ına sığınmış onunla konuşuyordu.
İnsana kederini dibine kadar yalnız yaşamak koymuyordu da mutluluğunu paylaşacak bir omuz bulamamak yıkıyordu
Kötü hatıraların yerine iyilerini koydukça, kötü hatıralar silinir yavaşça. Sonra bir bakarsın ki hiç yaşanmamış gibi silik bir anı oluvermiş, sadece mutluluk kalmış hayatında.
Yoksa kötülerle iyilerin olayları gördüğü ve analiz ettiği iki ayrı frekans mı vardı? Haklı olmak için arsızlık kontenjanından mı giriş yapıyorlardı? Yani doğru, ahlak, hak, ayıp, bağlılık, dostluk göreceli kavramlar mıydı?