Hunlar Gönderileri

Hunlar kitaplarını, Hunlar sözleri ve alıntılarını, Hunlar yazarlarını, Hunlar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Doğu Roma’da yaşamış olan Kont Marcellinus‘un sözleri dikkatimizi çekmektedir çünkü 447 yılıyla ilgili olarak yazdıkları hiçbir yerde sergilemediği bir usluba sahiptir: “paene totam Europam excisis invasisque civitatibus atque castellis [Attila] conrasit” - “Attila neredeyse bütün Avrupa’yı yerle bir etti”.
Sayfa 121
452 yılının Galya Günlemleri yazarı bu ra-kamı “yetmişten az değil” olarak tespit etmiştir. Durumu anla-tan sözleri burada bütünüyle alıntılanacak kadar enteresandır: ‘nova iterum Orienti consurgit ruina, qua septuaginta non minus civitates Chunnorum depraedatione vastatae” (Doğu’da yeni bir felaket baş göstermişti ve en az yetmiş kadar şehir Hunların saldırıları sonucunda harap olmuştu ve bu arada Ba-tı’dan hiç yardım gelmemişti).128 Bu son söylenenlerin anlamı ne olabilirdi? Biz yalnızca, Batı Roma’da yaşayan bazı kişilerin, Doğu Roma harap edilirken Aetius‘un yalnız başına bırakılmaması gerektiğine inandıkları sonucunu çıkarıyoruz. Doğu Roma sıklıkla Batı Roma’nın yardımına koşmuştu -bunlar fedakârlık yapma amacı gütmüyordu- ve bu yardım çoğunlukla Doğu Roma’nın gücünü aşıyordu. Batı Roma’nın, bu borcu ödemesi gerektiğine; yani Eski Roma’nın yeni Roma ya yardım etmesi gerektiğine inanan kimseler olduğuna dair elimizde bulunan tek ipucu budur.
Sayfa 120
Reklam
Dacia Ripensis‘te Utus (Vid) Nehri’nin yanında mevzilenmiş olan Attila, onu karşılamak üzere Marcianopolis‘ten gelen imparatorluk ordusu ile savaşa tutuşmuştu. Romalılar, Germen kumandan Arnegisclus‘un idaresindeydi. Trakya‘da askerlerin başı olma görevini hâlen işgal eden Arnegisclus, 441 yılında Vandal John‘u öldürmesiyle ün salmıştı. Hataları ne olursa olsun -kendisi 443 yılı seferinde ağır yenilgi alan kumandanlardan bir tanesiydi- şu anda Hunlara karşı, Romalılardan daha önce görmedikleri büyüklükte bir direniş sergiliyordu. Ancak tek bir savaşta herşeyi riske atmış ve yenilmişti. Atı öldürül-müştü; kaynaklarımız attan düştüğünde bile cesaretle savaşmaya devam ettiği konusunda hemfikirdir. Burada zafer Attila’nın olsa da, kendisi de ağır kayıplar vermiştir.123 Gerçek-ten de bu savaşın detaylı bir anlatımı günümüze kadar ulaş-saydı eğer, büyük olasılıkla Utus Savaşı’nın Hunların gücüne telafisi mümkün olmayan zararlar verdiğini anlayabilirdik. Dahası bu savaş Attila’nın Romalılara karşı kazandığı son zafer olarak bilinmektedir.
Sayfa 119
Hun süvari birliğinin harekete hazırlandığı sırada, Romalılar çok büyük bir felaketle karşılaşmışlardı. 26 Ocak 447’de başlayan ve Doğu Roma İmparatorluğu’nu dört ay boyunca darmadağın eden bir dizi deprem, Evagrius‘a göre, tarihin en şiddetli depremleriydi. Kasabalar bir bütün halinde yutuluyor, hem karada hem denizde sayısız felaket meydana geliyordu. Trakya, Çanakkale Boğazı ve Cyclades Güney Ege’deki adalar, hepsi birden depremden etkilenmişlerdi. Bize aktarılanlara göre, sarsıntıların başlamasından üç ya da dört gün sonra, bar-daktan boşalırcasına çok şiddetli yağmurlar başlamıştı. Küçük tepeler yerle bir olmuştu. Konstantinopolis’te sayısız bina çök-müş, en kötüsü de Anthemius’un güçlü duvarlarının en az elli yedi kuleyi içeren bir bölümü yerle bir olmuştu.117 Artık bu büyük şehri kimse kurtaramaz gibi görünüyordu. Üstüne üstlük, halkın büyük bir kısmı şehir içerisinde üzerlerine çöken sayısız binanın altında gömülüydü ve arkasından yine veba baş göstermiş, binlerce yurttaş ölmüştü.
447 yılında Hunlar, Doğu Roma İmparatorluğu’na ikinci defa saldırdılar. Kaynaklarımız bize bunu neden ya da ne tür bir bahaneyle yaptıkları konusunda tek bir kelime dahi etmez. Ancak Hunların, Attila‘nın liderliğinde kurulan bu düzenleri içerisinde, daha sonra da açığa çıkacağı gibi, yağmacılık top-lumsal bir gereklilikti. Burada başka bir tek şeyden emin olabiliriz: barış Roma hükümetinin yaptığı bir yanlıştan dolayı bozulmamıştı. Eğer böyle olsaydı şüphesiz Priscus, uzun uzun hükümetin yanlışına dikkatleri çeker ve Theodosios’u suçladığının işaretleri, onun yazılarından türeyen diğer hikâyelerde bize ulaşırdı. Doğu Romalıların zaten göçebelerin saldırısına davetiye çıkartmadan da yeterince sıkıntıları vardı. Anato-lius‘un Barış Antlaşması’nı takip eden kış mevsimi, beklenenden de daha sert geçmişti. Bize anlatılanlara göre, kar nere-deyse altı ay boyunca kalkmamış, binlerce insan ve sığır soğuk-tan ölmüştü. Sonraki yılda ise korkunç yağmur fırtınaları Bithynia‘yı harap etmiş, bütün şehir ve eyaletler sel ve taşan nehirlerle beraber yıkılıp gitmişti. 445 yılında ise Konstantino-polis’te Circus isyanları birçok kişinin ölmesine neden olurken, çok sayıda yurttaş da veba yüzünden yok olmuştu. Felaketler 446 yılında da devam etmişti. O yıl başkentin yiyecek stokları tükenmişti ve arkasından yeni bir veba salgını daha ortaya çıktı. Theodosios’un bakanları, kuzey sınırında risk alacak konumda değilllerdi.
Sayfa 116
Priscus‘a ait rastlantısal bir fragman, o yıllarda Attila‘ya gönderilen Romalı elçilerden biri hakkında bazı bilgiler içer-mektedir. Anlatılanlara göre Theodosios Hunlara, 451 yılındaki Khalkedon (Kadıköy) Konseyi’nde bir aristokrat olarak bulu-nan eski konsül ve en yakın danışmanlarından Senator‘u gön-dermiştir.112 Bu elçinin amacı hakkında hiçbir bilgi verilmemiş-tir ancak Priscus’un hor görüyle anlattığına göre Senator Hunlara kara yoluyla gitmekten korkuyordu. Dolayısıyla Karade-niz’den yukarıya Odessus‘a (Varna) doğru yelken açmış, orada, 443 yılında yapılan müzakereler sırasında Anatolius‘a yardım ederken tanıdığımız ve büyük olasılıkla Trakya‘da askerlerin başı olan Theodulus‘la karşılaşmıştı.113 Fragman burada kesil-mektedir, dolayısıyla Senator’un gezileri hakkında daha fazla bilgi edinemeyiz ancak denizden kuzeye doğru ilerlemesi, kendisinden önce tarihçi Olympiodoros‘un da yaptığı gibi (s. 52-53), Karadeniz’in kuzey veya kuzeybatısındaki Hun kampına doğru gittiğini göstermektedir. Attila ise o sıralarda kendi egemenliğindeki toprakların iç kesimlerine doğru ilerlemekteydi.
Reklam
72 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.