Hüsn-ü Aşk

Şeyh Galip

Hüsn-ü Aşk Gönderileri

Hüsn-ü Aşk kitaplarını, Hüsn-ü Aşk sözleri ve alıntılarını, Hüsn-ü Aşk yazarlarını, Hüsn-ü Aşk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ey rahmeti râyegân rahman Lutfunla bu benden eyle şâdan ****** Ey rahmeti bedâva olan, lütfuna sebep bulunmıyan rahmet ıssı, lûtfunla bu kulunu neşelendir. Yani ebedî devleti dileyen bu yoksul kulun Galib Es'ad Suçludur ama,ümmetindir senin; ümîdi, senin şefâatındır.
Min ba'd dil oldı mest ü medhûş Akl eyledi bahr-i nutkı hâmûş ***** Bundan böyle dil sarhoş bir hale geldi; kendinden geçti; akıl da söz denizini dalgalandırmaktan vazgeçti, o denizi susturdu.
Reklam
Acz olmasa hal olurdı müşkil Pay-ı geç-i kilk olurdı der gil ****** Acizliğe ruhsat vermeseydi hâl zorlaşırdı; kalemin eğri büğrü basan ayağı balçığa dalar, kakılır kalırdı.
Tasavvuftaki mecâzi aşk, güzelden güzelliğe, fertten cemiyete, mazhardan zâhire, kuldan Hakk'a, diğer bir tabirle kesretten vahdete bir seyir takıyb eder. Sufîler bu bakımdan zâhirî ve mecâzî aşkı, insanı gerçek aşka götüren bir yol, bir köprü olarak kabul etmiştir.
Fahreddîn-i Gürganî, Gürgan pâdişâhının huzuruna gider gelirdi. Bir gün pâdişâh, ileri gelenlere bir ziyâfet vermişti. Fahr-i Gürgâni de huzurdaydı. Pâdişâhın, güzeller güzeli bir kölesi vardı. Mecliste hizmet ediyordu. Fahreddîn, bu köleyi görünce vuruldı, canından geçti. Fahreddîn'in, hatırına çok riâyet eden pådişâh, hali anladı; köleyi ona bağışladı, al, evine götür dedi. Fakat köle de, pâdişâh da, Fahreddîn de sarhoştu. Fahreddîn, yarın pişman olabilir; belki de bana ve köleye kızar, bir kötülük yapar düşüncesine düştü; bu düşüncesini de meclistekilere açtı. Tahtın altında, döşeli dayalı bir serdap vardı; köleyi oraya götürdü; tahtın üstüne yatırdı; birkaç mum yaktı; ayrıca başucuna, ayakucuna birer büyük mum bulunan iki şamdan dikti, o mumları da uyandırdı; serdabın kapısını kilitledi; anahtarını da ileri gelenlerden birine verdi. Sabahleyin Fahreddîn, pâdişâhın huzuruna girdi; ileri gelenler de girdiler. Hali anlattılar; anahtarı pâdişâha verdiler. Pâdişâh pek memnun oldu; edebe riâyet etmişsin; fakat ben onu sana bağışladım, dedi. Fahr, anahtarı alıp serdaba gitti; kapısını açtı. Fakat gördü ki, mumdan bir kıvılcım sıçramış, orası tutulmuş, ne taht kalmış, ne halı. Genç de yanmış; simsiyah kömür kesilmiş. Fahreddîn deli divâne oldu; çöllere düştü...
Eğer desem ki hevâlar açıldı geldi behâr Murâd odur ki benimle mahabbet eyledi yâr Ya söylesem ki çemen goncelerle zeynoldu Odur garez ki tebessümle söyledi dil-dâr
(Havalar açıldı, bahar geldi dersem, benimle sevgili sevişti demek isterim; maksadım odur. Yeşillik goncalarla bezendi dersem de maksadım gönlümü alan güzel, gülerek benimle konuştu demektir.)Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.