Yazar seçtiği karakterlerle alaturka ve alafranga yaşam tarzlarını kıyaslamamızı sağlıyor. Bu iki yaşam tarzını bir karakterde harmanlayarak toplum olarak iki uç arasında sıkılmışlığımızı ve denge arayışımızı ete kemiğe büründürüyor.Değişen ve değişirken içi boşalan şartlara inat inandığı değerlerden taviz vermeyen yüksek tahsilli Avrupa görmüş bir adamın iş arayışı, bocalayışları, gördükleri ve duydukları karşısında huzursuzlanan bacağı...Zamanda bir yolculuk, hüzün ve değişim...Yapılan en güzel yanlışlar... Geç kalınmış boğazda düğümlenen bir aşk... Bu kez Osmanlı dönemine ait mezar taşlarının, camilerinin, yapıların pek dikkat etmediğimiz estetik yönüne dikkat çekerek bu alandaki değişimi gözler önüne seriyor, modern şehirleşmeyi eleştiriyor. Ülkemizin yıllardır boğuştuğu sağ-sol çatışması, başörtüsü sorunu gibi siyasi sorunları irdeliyor. Değişim, yenilik, batılılaşma gibi kavramları sorgulatıyor. Tüketim alışkanlıklarımıza, ticaret anlayışımıza ve ekonomik temellerimize el atıyor.Ülke olarak kalkınmamızın önündeki engelleri şu şekilde sıralıyor:
1-Düzensizlik
2-Hukuksuzluk
3-Özgüven eksikliği
4-Hareket eksikliği
5-Dertsizlik
Kitap daha çok sonuncu tespitle ilgili. Memleket meseleleriyle okurunun huzurunu kaçırıp dertlendirmek istiyor adeta. Kitabın sonu ise isyan ahlakıyla harekete geçmenin bir örneğini sergiliyor. Değişen, yozlaşan, içi boşalan, özden uzak, yapay, çakma, suni ne varsa hepsine isyana davet ediyor.
İyi okumalar...Huzurunuz kaçar inşallah :)