Küf kokan bir yazı bu!
Kendime bırakılsam yazmayı istemediğim, ne var ki sırf bırakılmadığım için, kendi kendimle baş başa kalmak adına yazmak zorunda olduğum bir yazı.
Aptallar cehenneminde mutlu olmayı beceremediğim için mi kınanacağım?
Geç kalınmış bir yaşamın umudu ne denli geçmişe ve geleceğe uzanır? Geç kalmış, yani gecikmiş bir yaşamı en yakın gelecekte ve en uzak geçmişte yaşama umudu?
Düşünelim bakalım, inanmak inanç sahibi olmak, vazgeçilmez ilkelere bağlanmak, hüsn-i cemali için kara sevdalara kapılmak, yola çıkmak, hatta yola çıkmak için yoldan çıkmayı göze almak değil midir?
Bugünü yani şimdiyi yani anı unutmak aslında ne acı verici şey değil mi?
Elde olmayan bir gelecek adına eldeki biricik şeyi terk etmek?
Sahip olduğumuz en kıymetli şey karşılığında yani zaman mukabil ne kadar değersiz meta varsa onları almaya çalışmak?