Unutmayın: imâna delil aramak deliliktir. Imâna delil aranmaz. Iman edilir, o kadar. Delil arandığı zaman, peygamber sözüne değil, bulduğun delillere inanırsın ki onun adına deneysel bilgi denir, iman denmez.
Biz muhabbet kelimesini, "konuşmak ve sohbet" olarak anlıyoruz. Muhabbet kelimesi lügat mânâsı itibariyle "hubb," yani "güzel" kelimesinden türemiştir. "Muhabbe," karşındakini güzel görmek demektir. Karşılıklı olarak birbirini güzel görmeye "muhabbe" denir. İnsanlar da güzel gördükleri kimselerle konuşurlar, bunun için biz "konuşma"nın adını "muhabbet'e çevirmişiz. Aslında kelimenin lügat mânâsı "sevişme" demektir. Karşındakini sevme ve onun tarafından sevilme demektir muhabbet.
herkes bizi "maymun çocuğu" yapmaya çalışıyor. Kusura bakmasınlar, ben peygamberzâdeyim, ben insanoğluyum, onlar "maymunoğlu" ise güle güle kullansınlar.
Oysa sevmek -sacayağının üçüncü ayağı vermek mesleğidir. İstemek bile sevgide olmaz. O beni sevsin, diye istiyorsan, bilmiş ol ki sen onu sevmiyorsun, onun seni sevmesini seviyorsun. Onu sevmiyorsun, dikkat et! Ben ona ne verebilirim, diye soruyorsan; güler yüzün, bir tatlı dilin de mi yok canım? Onu ver! İşte ne verebilirim diye düşünmeye başladığın zaman, sevmeye başlamışsın demektir. Ve bilmiş ol ki, o da seni mutlaka sever. Seviyordur, sevmeye başlamıştır. Bunun için mutlaka, göz temâsı, ten temâsı gerekmez! Düşünce, his, duygu temâsı yeterlidir.